30 Ekim 2022 Pazar

S.S. Van Dine "Garden Cinayeti"

Kareler ve Sayfalar Soğuk Diyar Polisiyesi (özel) Turu kapsamında değil de, polisiye turu kapsamında diyelim bu sefer. Böyle bir tur yok ama arada Kuzey Avrupa polisiyeleri dışından da polisiyeler tanıtmıştım blog'da, istisnalarla devam de ederim böyle. Mesela şu an okumakta olduğum bir Polonya polisiyesi var, onu da bugün yarın eklerim. Bu nedenle şimdiki konuk, Amerikalı polisiye yazarı Van Dine. 

Okuduğum ilk romanı Garden Cinayeti değil aslında, The Benson Muder Case'e başlamıştım, o arada ilgimi çeken başka bir polisiye soğuk diyar polisiyesi olunca yamyam gibi kitabı yarım bırakmıştım. O romandan bahsetmeyeceğim ama bence yazarın ana karakteri, dedektif Philo Vance ile tanışmak için ilk olarak o kitap okunabilir. Karaktere dair psikolojik bir tabloyu daha net çiziyor. Vance, biraz üst tabakadan bir karakter; çalışma tarzı, düşünme biçimi, kılık-kıyafeti, rutinlerine dair detaylar da sürekli bu imajı destekliyor. Yazarın, karakteri ve kurgularını edebi ve sanatsal referanslarla zenginleştirerek klasik polisiyeden farklılaşmaya yöneldiğini düşünmek de normal oluyor; özellikle eserin yazıldığı dönemi de göz önüne alırsak. Amerika'nın seçkinleri arasında geçen vakalarla karşılaşıyoruz. Bunları sadece okuduğum bir buçuk kitabına ve eserlerine kalanına dair tanıtım yazılarına dayanarak yazdığım için suçluysam evet suçluyum....

Philo Vance serisi 12 kitaptan oluşuyor; 1888-1939 yılları arasında yaşamış Amerikalı yazarın bu serideki ilk kitabı olan The Benson Muder Case de 1926 tarihli; son roman da 1939 tarihli The Winter Murder Case. Bu arada serideki tüm kitapların isimler şu şekilde; "X ... Murder Case".. Garden Cinayeti de "The Garden Murder Case" haliyle.

Yazardan ve seriden kısaca bahsetmek istedim. Garden Cinayeti'ne geçersek; intihar süsü verilmiş bir cinayetle karşılaşıyoruz. Cinayet, dedektif Vance'ın da olay yerinde olduğu bir sırada gerçekleşiyor. New York'ta, zengin bir aileye ait penthouse'da gerçekleşen cinayet öncesinde Vance'a uyarı niteliğinde bir mesaj geliyor; nerede, ne zaman bir "şey" olacağını anlatmaya çalışan bu gizemli not sonrasında Vance da kendisini at yarışlarını dinlerken buluyor. Neredeyse herkesin gözünün önünde işlenen cinayet sonrasında ise ağırlıklı olarak tek mekanda geçen romanda, katil kim ve cinayet neden işlendi sorularının peşinden çabucak gidiyoruz. 

Aman aman diyebileceğim bir polisiye değil, ancak genelde okuduğum ve sevdiğim türden zaten ayrıştığı, bambaşka bir biçimdeki polisiye olduğu için kötülemiyorum da. Ortada klasikleşmiş bir ismin sıkmadan okunacak bir romanı var. 

En sevdiğim polisiye türü soğuk diyar polisiyesi olsa da hatırlatmak isterim; Agatha Christie olmasa ben bir hiçtim... Polisiyede hala en sevdiğim yazar Christie'dir aslında, hayran olduğum, belki de hayatımı değiştiren karakter de Poirot karakteridir. Bu nedenle, ister istemez yakın dönemlerde yazılmış eserler olarak Christie romanlarıyla da karşılaştırma yaptım; Christie'nin eşsizliğinin sarsılmayacağını bilerek, sadece yorumlamamı kolaylaştırsın diye bir karşılaştırmaydı aslında. Amerikan ve İngiliz üslubundaki farklılık burada da var; Amerika'ya hitap eden Amerikanlılık hali, şu anda da yazılan/çizilen/çekilen polisiye/gerilim/suç kurgularını nasıl belirgin ise, bu romanda da belirgin. Bu beni çok çekmese de polisiye mi polisiye, merak ederek mi okudum evet, ama katili çok çabuk buldum. Ortada çok derinlikli bir kurgu olmasa da dediğim gibi, meselesi peşine takıp hemen okutup bitirmek, çözüme gitmek olan kurgu tarzıyla Amerikan polisiyelerinin temellerinden biriydi sanırım.

Ama ait olduğum bir yerde hissettim mi, hayır, karakterlerle yakınlaşabildim mi, hayır. Beni soğuk, karanlık, yalnızlık ve keder çekiyor, üzerine bir de incelikli yazılmış, "gri hücrelerle" çözebileceğimiz polisiye.

Hiç yorum yok: