5 Kasım 2022 Cumartesi

Óskar Guðmundsson "The Commandments"

Kareler ve Sayfalar ile Soğuk Diyar Polisiyesi (özel) Turu yine İzlanda'da. Keşke size bu satırları gerçekten İzlanda'dan yazıyor olsam. Seneye yazarım söz....

Soğuk diyar polisiyesi (özel) turunu kimse umursamasa da inatla yazmaya devam ediyorum, bunun için de genelde daha önce okumadığım yazarları bulmaya çalışıyorum. Sadece kendim için okuyor olsam da belki merak eden birinin denk geleceği tutar, oturur okur, güzel bir kitapla tanışmasına vesile olurum amacıyla da yazıyorum. O yüzden yine ilk kez okuduğum bir yazarın romanıydı The Commandments. Bu arada 25 yıldır İngilizce okuyup yazmak disleksiyi yenmiyor, sizin için (seçime girercesine, sizler için) harflere tekrar tekrar bakarak "commandments" yazmam 1000 dakika sürüyor. Mümkün olduğunca "roman" diyerek devam etmeyece çalışacağım bundan sonra. 

1950, İzlanda doğumlu yazarın kaç kitabı var kontrol etmedim, ama İngilizce'ye çevrilmiş olarak bulabildiğim tek kitabı buydu. O yüzden şu seri, bu seri, diyerek ekleyebileceğim bir bilgiye sahip değilim. Ancak Goodreads'te yazarın sayfasına baktığımda üç kitap daha gördüm. İzlanda dilinde oldukları için yorum yapamıyorum özür dilerim. Ama seneye öğrenirim söz....

The Commandments (1000 dakikam gitti yine), Akureyri'deki kilisede görevli rahibin, kilisede korkunç biçimde ölü bulunmasıyla başlıyor. On Emir'e gönderme yapan katilin cinayeti işlemesine her ne kadar tanık olsak da, kiliseye taşınan ceset üzerinden sembolik biçimde verilen mesajlarla birlikte katile dair daha girişten itibaren bilgi sahibi oluyoruz. Cinayetlerin nedenine dair okurda bir fikir uyandıran bölümlerin ardından karşımızda oldukça rahatsız edici, kötü, iğrenç bir suçun yattığı geçmiş çıkıyor. Bu suçu işleyen herkesle hesaplaşmaya kalkışacağı daha kitabın ilk sayfalarından belli olan katili göremesek de, roman boyunca henüz kim olduğunu anlamadan karşılaştığımız tüm bölümlerde On Emir'e yapılan göndermeleri görüyoruz. 

Bu sırada, ilk cinayetin hemen öncesinde yıllar önce ailesiyle birlikte ayrıldığı İzlanda'ya geri dönen Salka Steinsdottir ile karşılaşıyoruz. Ailesiyle İngiltere'ye taşınan Salka, peşinden boşanmayı getiren acı olaylar yaşadıktan sonra, bu acıların yüküyle dönüp geldiği İzlanda'da da babasının hastalığıyla karşılaşıyor. Bir iyileşme ve karar verme gerilimini hissettiğimiz Salka, daha önceden de beraber görev yaptığı arkadaşlarından birinin ricası üzerine yeniden bölgedeki polisle çalışmaya başlıyor. Salka'nın soruşturmada rol almasını etkileyen en önemli olay ise, öldürülen rahiple ilgili eski bir dosyaya da İngiltere'ye taşınmadan önce bakmış olması.

Çok çabuk okunan bir roman; Salka'nın çöküntü yaşayan dedektif klişesini giymiş olması bile fazla sırıtmıyor. Ancak konu itibariyle sıklıkla işlenen bir konuyu seçmiş ve bence çok da farklı biçimde ele almayı seçmemiş bir roman. 

Öte yandan okura olayı çözebilmesi için bilerek mi bu denli ipucu koymuş bilmiyorum ama ipuçları çok aleni, göze sokulur gibi gelen bir iki nokta özellikle finali çok kestirilebilir kılmış. 

Beklenmedik unsurları da kullanmış yazar; bu nedenle bana göre romanda bir konu iki ayrı sonla aydınlanmış oldu. O nedenle kendi vardığım sonuca (bana göre) çok aleni ipuçlarıyla ulaşmış olsam da bana da sürpriz gelen bir sonu içeriyordu.

Bu yüzden tavsiye ederim, çok akıcı, sıkılmadan okunacak bir soğuk diyar polisiyesi.

Hiç yorum yok: