25 Aralık 2012 Salı

Hermann Hesse "Rosshalde"

Yıl bitmeden, son zamanlardaki okumalarımdan uzak bir eser, Hermann Hesse'den Rosshalde'yi seçmiş olmaktan memnunum. Ne zamandır böyle bir roman okumamıştım. Üstelik şu ana kadar okuduğum en iyi Hesse romanı. Sanırım içinde barındırdığı yalnızlığı ve soğukluğu bu denli içten, özellikle bir sanatçının gözünden bolca anlatmayı başardığı için.

Rosshalde, Johann Veraguth'un piyanist karısı ve iki oğlu ile yıllar önce, karısıyla arasında ezelden beri olan soğukluğa rağmen bir zamanlar beraber ve mutlu yaşamaya başarabildikleri bir ev iken, zamanla soğuğun ve yalnızlığın kol gezdiği bir eve dönüşmüştür; ressam Veraguth kendisine evin bahçesi içinde başka bir "ev" inşa ettirmiş ve çalışmalarıyla beraber orada yaşamaktadır. Karı ve koca arasındaki yegane bağ ise küçük oğulları Pierre'dir, zira ailenin büyük oğlu da babasıyla yaşadığı sorunlar yüzünden evden ayrılmıştır.

İşte hikayenin kırılma noktası, Pierre'in başına gelen bir felaket ve ondan bir süre önce Veraguth'un kendisini ziyarete gelen, Burkhardt.

Rosshalde'de okurken gördüğüm en çarpıcı noktalara değinmek istiyorum. Ancak öncelikle belirtmek istediğim şey kitabı okumayanlara yönelik; kitabın arka kapak yazısında da yazıldığı üzere ailenin tamamen dağılması Pierre'in ölümü ile gerçekleşiyor, yani yazım boyunca bu konuya değinecek olmam size kitabın sonunu söylemiş olmamla aynı kapıya çıkmayacak aslında.

Veraguth'un kişiliğinde beni çeken şey, yaratım sürecinde tamamen kendi içine kapanan ve biricik oğlundan bile kendisini soyutlayan bu adamın, arkadaşı Burkhardt'ın peşinden Hindistan'a gitmeye karar vermesi sürecindeki düşünceleri idi. Kendisinin ne kadar kapana kısılmış ve yalnız olduğunu farketmesi ardından yaşadığı bu süreç, acı bir biçimde, aslında zamanla kendisinden soğuyacağını bildiği küçük oğlundan vazgeçmesiyle sona eriyor; nasılsa bir gün Pierre ondan uzaklaşacaktı, o yüzden onu ardında bırakıp uzağa gitmek, kendisini özgür kılmak neden acı versin ki? İçi yanarken bu kararı veriyor, oğlundan, oğlu uğruna kaldığı Rosshalde'den vazgeçiyor ve gitmeye karar veriyor. Her ne kadar karısından "küçük oğlunu kendisine bırakmasını" istese bile. Fakat sonunda, Pierre hastalanıp yatağa düştüğünde, Veraguth'un içinde inceden bir huzur beliriyor; artık zorlanmadan uzağa gidebilecektir. Ve inanılmaz bir biçimde, karısı, adeta dalga geçermiş gibi görünse de Pierre iyileştiği takdirde oğlanı kocasına vermeye razı gelir ki bu kitapta oldukça zorlanan bir kısım; okuması zorlanan; çocuk ölüm döşeğindeyken babasına bağışlanır ve Veraguth çocuğun zaten kayıp gideceğinin bilincindedir.

Bir diğer öne çıkan nokta ise kendi içindeki bir yalnızlıkta krizden krize düşmeye, hastalığın ilk aşamalarında sinir krizine düşmeye başlayan küçük çocuğun, ateşli hastalığının başlangıcında yüzeye çıkan bilinç altı. Yaşadığı krizler sırasında, okurken fark edeceğiniz üzere Pierre'de derin bir yalnızlık ve kıskançlık hakim. Elbette bu kıskançlığı bir çocuğun yalnızlığından doğup geldiğini de belirtmekte fayda var.

Çok akıcı, çok derin bir kitap. Bir sanatçının aslında yalnızca ne istediğini de görebilirsiniz, bir çocuğun tek hayalini de, ya da buz gibi bir kadının kendi dünyasında ne kadar sıkışıp kalmış olduğunu da.

Hermann Hesse'yi bu denli büyük kılan yapıtlarından okumak için en güzel örneklerden biri.

Rosshalde, Hermann Hesse. Yapı Kredi Yayınları, 167 sayfa.

2 yorum:

Biblio dedi ki...

Bu yazıyla birlikte merakım daha da arttı. Elimin altında olduğu için şanslı hissediyorum kendimi. Polisiye okumalarımız biter bitmez Rosshalde'yi okuyacağım. Çok teşekkürler.

Not: Yorum için e-posta onayı açık sanırım. O varolduğunda kelime doğrulama kaldırılabilir. Yorum yazmak isteyenler için caydırıcı etkisi olmasın.

Kareler Ve Sayfalar dedi ki...

Çok karanlık, yer yer buz gibi bir kitap, ama bir yandan da bir sanatçının içinde karanlığın içinde yeşeren umudu görüyorsunuz yer yer. Okuduktan sonra belki yorumlarınızı bekleriz ayrıca.

Not'a cevap; bakayım şimdi ona bi.