29 Ağustos 2014 Cuma

Jaime Manrique "Cervantes Sokağı"

Her zaman söylüyorum; tipik söylencenin aksine bence insanı hayata aşk ya da sevgi bağlamıyor. Nefret, kin gibi insanların genelde "olumsuzluk" yüklediği diğer duygular bağlıyor. Bunların şiddetinin ve insanı güdülemesinin ise "olumlu"lardan daha yoğun olduğu kanaatindeyim. (Yaklaşık on iki yıl önce bugünlerde Agatha Christie'nin Noel'de Cinayet adlı efsane kitabını okuduğum gün kafamda bu kanı netleşti).

Yıllara meydan okuyan, soğuk yenen bir yemek olduğu söylenen intikam, Jaime Manrique'nin Cervantes Sokağı adlı sürükleyici romanında da karşımıza çıkıyor. Adından da anlaşılacağı üzere Miguel de Cervantes Saavedra'nın hayatından gerçekler etrafında şekillenen bir romanda, karşımıza şiir aşkıyla yanıp tutuşan, büyük bir şair olma hayaliyle gençliğin coşkusunun bir bedende buluştuğu, zorluklar içinde büyüyen genç Cervantes çıkıyor.

Eğitimi sırasında yakınlaştığı Don Luis Lara ile kardeş kadar yakınlaşacakları bir arkadaşlığı yaşamaya başlayan Cervantes'in hayatı bir kuşkunun Don Luis'in beynine yerleşmesinin ardından değişmeye başlıyor.

Edebiyat tutkuları ve aralarındaki dostluğa rağmen iki arkadaşın arasına, evet, tahminleriniz doğru, bir kadına duyulan ilgi giriyor ve Don Luis böylece kendisini hayatı boyunca yiyip bitirecek bir gerçeğin, Cervantes'e duyduğu nefretin kendisini ele geçirmesine izin veriyor.

Anlatıcının bazı bölümlerde Cervantes, bazı bölümlerde Don Luis olduğu romanda, kıskançlığın ve nefretin ve sonunda dönüştüğü akıl almaz takıntının etrafında ördüğü ağın içinde yitip gitmekte olan bir hayatın portresi olarak karşımıza Don Luis çıkıyor. Umutsuzluğun, kıskançlığın ve kinin içinde yıllarını geçirmekte olan Don Luis'in aksine (Ki zamanla Don Luis'in Cervantes'e karşı duyduğu nefrete bir de Cervatnes'in yazarlığına duyduğu alaycı fakat kıskanç tavır da ekleniyor), Cervantes romanda her daim ayakta kalmayı başarabilen ve içindeki umudu asla yitirmeyen, bakış açınıza göre hayalperest bir sarhoş ya da umudunu asla yitirmeyen bir yazar olarak bizleri karşılıyor.

Sebebinde Don Luis'in parmağı olduğunu öğrendiğimiz bir sorun üzerine yaşadığı yeri terk etmesinin ardından Cervantes bir savaşı, bir kaybı ve Cezayir'de köleliği yaşıyor.

Din unsurunun sıklıkla karşımıza çıktığı romanda, aynı zamanda bir savaş da yaşayan Cervantes üzerinden Türkler, din, dönemin Cezayir'i ve hatta dönemin tüm yönetim anlayışına dair okuyucunun dikkatini dağıtmadan ve hikayenin içinde bir an olsun bile okuyucuyu sıkmayan anlatımlar yer alıyor.

Don Quijote'nun yazım sürecini de kapsayan Cervantes Sokağı, insanı insan yapan değerleri irdelerken macerayı, aşkı, umutları, nefretleri ve edebiyatı, edebiyat aşkını bir solukta okunacak hareketli bir roman.  

Hiç yorum yok: