5 Mart 2015 Perşembe

Levent Mete "Şizofreni"

Anaakım medya başta olmak üzere, etrafımızdaki insanlarca bile sıklıkla sadece "kötü", "yanlış" bir harekette bulunan, toplumun kendi (sağlıklı olup olmadığı tartışılır olan)  normları dışına çıkan ve yadırgamayı sevdiği her kişiyi tanımlamak için/suçlamak için sıklıkla kullandığı bir kelime "şizofren".

Geçtiğimiz haftalarda bir kadın cinayetinin medyada yer alması üzere, şizofren bir insanın suç işlediği durumlarda hastalığı göz önüne alınarak nasıl bir hukuki süreç yaşanacağı konusunda yapılan tartışmaların üzerine, Say Yayınları'nın Psikoloji Dizisi'nden beşinci baskısını yapan "Şizofreni", sırf kelimenin ne olduğu merak edenlerden tutun da konuya ilgisi olan insanlara dek her okur için el altında bulunası bir kaynak. Özellikle son zamanlarda ülkemizde meydana gelen akıl almaz cinayetlerin ardından da belki bilmeyen, merak edenler vardır: Şizofreni nedir? Şizofrenlerin hepsi potansiyel katiller midir? Bir insan nasıl şizofren olur? Şizofreni için bir tedavi mümkün müdür?

Psikiyatr Doç. Dr. Levent Mete'nin kaleme aldığı kitap, girişinde şizofrenlerle yapılan görüşmelerin kayıtlarının yer aldığı bir bölümle başlıyor. Görüşmeler sırasında yapılan bant kayıtlarının dökümü olan bu bölümler, bir hastanın içinde bulunduğu durumu net biçimde, kendi kelimeleriyle okura anlatıyor. Ardından ise Levent Mete, bu yorumları hastaya yaptıran nedenleri, kelime seçimlerini yönlendiren geçmiş yaşantılarının analizi yapıyor.

Şizofrenide bil kullanımının soyut ve bilinen dilbilgisi kuralları haricinde bir yol izlediğinin vurgusunu yapan Mete, bir şizofrenin zihninin derinliklerinde meydana gelen ve dışa alışılmadık biçimlerde yansıyan davranış, tutum ve ifadeleri anlatıyor.

Şizofreni tiplerinin analiziyle devam eden kitapta, özellikle irdelenen konu şizofreninin nasıl ortaya çıktığı. Genetik faktörler, aile, çevre.... Genler mi çevre mi, sorusu burada okurun karşısına çıkıyor. Her iki durum için de yapılan araştırmalara yer veren Mete'nin anlatımından benim özellikle dikkatimi çeken, üretim sistemlerinin kişilik bozuklukları ya da bu kitap çerçevesinde şizofreni üzerinde olan yadsınamaz etkisi. Kitapta da "bireyin üretim bandına yönelmesi"ne benzer bir ifadeyle yer alan durum, açıkçası insanın doğasına "yabancılaşmasını" sürekli ortaya koyan Marksist kuramı aklıma getirdi. Zira bu yabancılaşma sonucunda bilincin/bilinçaltının normalin dışına sapma ihtimali üzerinde düşünülmeye değer. İnsan üremesinin kapitalist sistem için daha fazla iş gücü ihtiyacını odaklanması aklıma ilk gelenlerden biri. Ek olarak, şehir hayatı ve köy hayatının şizofreni üzerindeki etkisi de bu savı destekler biçimde.

Şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar, şizofreninin geçici bir hastalık olup olmadığı, geçen bir şizofreninin tekrarlama olasılığı ve tüm bu süreç üzerinde etkisi olan faktörler, metnin sonunda gerçek bir şizofreni hikayesinin Levent Mete tarafından öyküleştirilmiş özeti ile kitap sonlanıyor.

Hayatınızda hiç şizofreni ile karşılaştınız mı, karşınıza bu hastalıkla mücadele eden biri çıktı mı ya da siz şizofren misiniz bilemem ancak önyargılar karşısında, toplum içinde insanların birbirini kötülemek ya da dalga geçmek amacıyla "şizofreni" kelimesini kullandığında unutmayın ki etrafta o hastalıkla mücadele eden ya da mücadele eden birilerinin yaşadığı zorlukları yakından yaşayan birileri mutlaka olacaktır. Yaşamadan, yaşayanın yanında yaşamadan, onun çektiklerini karşısında oturup görmeyen birinin şizofreniyi anlamasının gerçekten zor olduğunu düşünüyorum. Ancak, hakkında bilinmeyenlerle dolu şizofreniyi yakından tanımak ve belki önyargıları yıkmak adına Levent Mete'nin kitabını herkese tavsiye edebilirim. 

Hiç yorum yok: