11 Kasım 2015 Çarşamba

Cemil Meriç "Saint - Simon, İlk Sosyolog, İlk Sosyalist"

Yorgunluktan gözlerim kapanmak üzereyken ve masamın üzerinden bana bakan günlük çalışma planında henüz hiçbir işin üzeri çizilmemişken benim kitap yazısı yazmak için blog'a gelmemin sebebi ne?

Biraz buraya yazayım, biraz uykum açılsın ve biraz da üzerimdeki yorgunluk kalksın istiyorum. O arada da daha fazla zaman kaybetmeden bir kaç kitap yazısı eklemek istiyorum; zaman bulamadığımdan şu an yazısını yazmadığım iki kitap daha var, umarım önümüzdeki 48 saat içinde kendilerini blog'da okuyabilirsiniz.

Saint - Simon hakkında okunabilecek en güzel kaynaklardan birini yazan Cemil Meriç'e buradan teşekkürlerimizi sunarak başlamak istiyorum. 

Henri de Saint - Simon genelde neredeyse elinde büyüyen Auguste Comte'un ardında gözardı edilerek, sosyolojinin kurucusu olarak pek ilk akla gelen isim olmaz. Zaten "kurucu" tanımının bir kişiyi öne çıkarmak için kullanıldığını düşünürsek, yakın zamanlarda yaşamış olsun ya da olmasın, kimin sosyolojinin asıl kurucusu olduğu konusunda pek kesin yargılarla konuşmak istemem. Zira bu konuda birkaç farklı ismin sürekli birinci sıraya inip çıktığını ve sürekli farklı insanlarca "ilk" sayıldığına çok tanık oldum.

Saint - Simon soylu bir ailede doğan ancak bu soyluluğu elinin tersiyle iten ve yoksulluğa, sefalete düşen ve kimilerince "ütopyacı sosyalist" olarak anılmasına sebep olacak olan çalışmalarına kendini adayan bir toplumbilimci. 

İlk sosyalist olarak anılmasında, kendinden sonra gelecek olan Karl Marx'ın düşüncelerine büyük ölçüde yön verecek olan düşüncesi, daha doğrusu analizi yer alan Saint - Simon, bu analizinde üretimin toplumu yarattığını ve üretimin devamlılığının, insanlığa barış, huzur, refah ve devamlılık getireceği yöndeki görüşü. Marx'la ortak noktasının aslında "üretim" ve "üretim araçlarına" ve "üretim araçlarının denetime" olan vurgusu olarak düşünebilirsiniz. Aynı şekilde Saint - Simon kendinden sonra gelen Pierre Joseph Proudhon'un da düşüncelerinin gelişmesinde büyük pay sahibidir. Zaten ilham verdiği düşüncelere bakarsanız, Saint - Simon'a neden "ilk sosyalist" denildiğini de görebilirsiniz.

İlginç biçimde, yer yer fazla ve mantık dışı bir biçimde de olsa Saint - Simon, tüm ülkenin üretim sürecine devlet planlaması ile katılması ve bu noktada sermayedarların ve bankacıların büyük rol oynaması ile refaha ulaşılabileceğini söylüyor. Fakat, Saint - Simon'a getirilen en büyük eleştirilerden biri olan sistemsiz, düzensiz, yöntem olarak zayıf ve aslında analizin sonunu bir eylemliliğe bağlayamıyor oluşu düşüncelerini bazen "harcıyor" diyebiliriz ki bunu zaten diyorlar, bana has bir yorum değil. 

İktisadın, ahlakın, eğitimin devlet eliyle refaha yönlendirilmesi ve bu yönlenmenin süreci boyunca ve sonunda barışın egemen olması Saint - Simon'un ideali olarak karşımıza çıkıyor. Son sözü "birbirinizi seviniz" olan Saint - Simon'daki insan sevgisi, insanların ideal davranışlar içinde sistemin sürekliliği için ve yalnız refah uğruna çalışacakları dünya tasviri, cidden insanın kalbini burkacak denli iyimser ve maalesef gerçekleşmekten uzak.

Buna rağmen, Marksist kuram ile örtüşen noktalarının ya da ele aldığı bir çok durumun analizinin başarısı, Saint - Simon'un eleştirilmesine rağmen neden bazı büyük kuramların doğuşunda temel olduğuna da bir işaret. Örneğin yabancılaşma teorisinin Saint - Simon'da nasıl filizlendiğini görmek ya da tıpkı Marx'ın ileride vurgulamış olduğu gibi sosyal gerçekliği bir üretim olgusu olarak işlemesi.

Endüstrilizasyon, ifadesi ile endüstrileşmenin mükemmel toplum yaratmadaki önemine dikkat çeken Saint - Simon, bir yandan özel mülkiyeti korurken bir yandan da haksız ve üretim dışından gelen mülkiyeti, örneğin mirası, tamamen reddetmektedir. Zira miras, emeksiz bir kazançtır. Bunun yanında dediğim gibi özel mülkiyete karşı durmaması, yalnız özel mülkiyet anlayışını toplumsal refah için kullanılan bir özel mülkiyet olarak ele alması onu Marx'tan ayıran noktalardan biri.

Kısa bir kitap, kısa ama dolu dolu bir kitap ve Cemil Meriç sayesinde Saint - Simon hakkında okuma yapmak isteyenler için hazine değerinde bir kitap. Ben eski bir basımını okudum, ancak yeni basımı farklı bir yayınevi tarafından yapılmış ve piyasada da mevcut.

Not: Görsel bana aittir, lütfen kullanmayınız.

Hiç yorum yok: