22 Mart 2013 Cuma

Hermann Hesse "Klingsor'un Son Yazı"


“Bu kadar çok mektup yazan birisi mutlu olabilir mi?”

Hermann Hesse’yi okumak genellikle kaşlarımı çatmama neden olsa da (bunu kitabı beğenmediğim için yapmıyorum, elimde olmadan Hesse okurken kaşlarım çatılıyor), kendine has tarzı beni her zaman etkiliyor olsa da, yine de onun kitapları üzerine yazmakta zorlanıyorum. Mesela benim Bozkırkurdu üzerine ne yazabileceğimi çok merak ediyorum. Belki bir gün yazmaya çalışırım ve buraya da eklerim. Daha öncesinde ise, şimdi nasıl kelimeleri toparlayıp yazacağım, onu düşünüyorum.

Klingsor’un Son Yazı’na gelelim.

Klingsor, bir ressam. Hesse kitaplarında sanırım ressam görmeye, Hesse’yi görmeye alışkınız hepimiz. Bu kitapta da Klingsor adı altında aslında kendisini anlatıyor. Bundan önce Rosshalde adlı kitabında da kendisinden bahsettiğini, kendi fikirlerini açıkladığını ve bunu yaparken kullandığı yine bir ressam olan karakteri anımsıyorum da, Klingsor’la ne kadar ortak noktası var; hepsi de ne kadar Hesse aslında!

Bir ressamın gözünden, yaklaşan bir ölümü (yalnız bu ölümün anlamını biraz geniş tutmakta fayda var; ölen nedir, ölen kimdir; düşüncelerin ölümü mü, yeteneğin ölümü mü, insanın bedenen faaliyetlerinin sona ermesi mi, bir ruhun ölümü mü?) hissetmek ve yaşadığı anın tadını çıkarmak, yoğun tasvirlerle anı görmek ve hafızasına kazımak, yine bunu okuyucuya gerçekten bir ressam gözüyle, aynı zamanda usta bir yazar kalemiyle aktarmak. Klingsor’un yazında bunu gördüm. Bir ressamın fırçasıyla yazıyor Hesse satırları. Bu yüzden hikaye boyunca bir “an” içineki tüm detaylar, uzun uzun bir resme bakıyormuşsunuz hissi yaratıyor.

Etrafındaki insanlarla olan ilişkileri; özlediği arkadaşları, hayatı beraber doldurmaya çalıştığı arkadaşları, kitabın başında ve sonunda yeniden anılan Gina’ya olan duyguları... Klingsor, son yazında adeta bir vedayı sahnelerken ve son kez dünyayı içine çekerken, bir yandan da, kırklı yaşlarının başında ilk kez daha önce sahip olmadığı duyguları, bir kadına karşı hissetmeye başlıyor.
Kitap ince; 60 sayfa kadar. Ama okurken incecik bir kitabı bir saatte bitireceğim, diye düşünüp başlamayın. Süre oldukça uzayabilir. Her bir kelime o kadar yoğun ve ortaya çıkan her cümle öylesine dolu ki, okurken bu, işte tam olarak bu benim kaşlarımı çatmama sebep oluyor ve sürekli okuma hızımı düşürüyor. (Bunlar kötü manada değil; kesinlikle okumanızı önereceğim bir kitap zira.)

Hiç yorum yok: