18 Eylül 2013 Çarşamba

S. L. Lewis "Sığınak"


Yeni bir yayınevi olan Kahve Yayınları’nın yayınladığı ikinci kitap Sığınak.  Okumaya başladığım ilk gün hızlıca okumama rağmen araya birkaç gün girdikten sonra, ancak hafta sonu kitabı bitirmeye fırsatım oldu. Yazısını da hemen hazırlamak istedim.

Sığınak’ta bizi, adli bir psikologun kapısının genç bir kız tarafından çalınmasından itibaren hemen hemen on iki saatlik bir zaman diliminde geçen olaylar bekliyor. Buna karşılık hikaye böyle bir zaman dilimini kapsarken, farklı zamanlara geri dönüşlerle ile olayların geçtiği ana kadar olan süreci detaylarıyla okuyoruz.

Farklı zamanlara dönüşler kafanızı karıştıracak gibi değil zira yazar şöyle bir kolaylık yapmış; her ger dönüş farklı bir bölüm ve şimdiki zamanda da olduğu gibi bölümün üzerinde olayın yeri ve tarihi de yazıyor. Böylece okurken sizi en ufak bir karışıklığa bile sürükleyecek bir şey yaratılmamış oluyor. Bence ufak ama önemli bir detay. Özellikle bazen, bazı kitapların başında bu tip dönüşler okuyucuyu soğutabilecek şekilde karmaşıklaşabiliyor.

Başkahraman Stella çevresinden dönen olaylar bizi karşılıyor. Evinden çıkamayan, neden çıkamadığını hikayedeki geri dönüşlerle öğreneceğimiz Stella, karın ortasında kapısında donmak üzere olan kızın ısrarlarına dayanamayarak kapıyı açıp kızı içeri alıyor. Bunu neden yaptığını kendisi de sıkça sorgulasa bile, artık bir nevi işlerin rayından çıktığını zamanla anlıyoruz çünkü misafiri pek de normal bir misafir olmadığı bir süre sonra kanıtlıyor. Kızın, Stella için birçok gizemi ve Stella’nın hayatına etki edebilecek iddiaları vardır. Bir gecede her şeyin alt üst olduğu filmleri akla getiren bir kurgusu var kitabın. Geri dönüşlerle birlikte yavaş yavaş işin içine iyice giren okuyucu, bir yıkılmanın eşiğine doğru giden hikayeyi de dakika dakika izler gibi her bir satırda okuyor.

Yazarının da klinik bir psikolog olması sebebiyle sıkça psikolojik terimler, hastalık isimleri ya da ilaç isimleri karşınıza çıkıyor. Yer yer hikaye içindeki karakterlerin ilaçlar üzerine yaptığı konuşmalar bir prospektüs havasına girse de okuyucu için sinir bozucu bir durum teşkil etmiyor. Üstelik, konuya ilgi duyan okur için sevindirici satırlar bile olabilir. Siz de olan bitenlerle beraber bir hastanın ilaçlarını almadığında onu nelerin beklediğini beklemeye başlarken bulabilirsiniz kendinizi.

335 sayfa olmasına rağmen bir günde okuyup bitirebileceğiniz kadar akıcı bir dili var. Bunda punto seçimin de etkisi olabilir. Yine de kitabın dili ve çeviri okuma hızınızı artıracaktır diye düşünüyorum.

Sorunlu bir ailede büyüyen ve sorunlu hayatlara sahip olan insanların bir nevi hayatlarının kesişmesi var Sığınak’ta. Aynı zamanda, ismini de aldığı üzere bir kadının sığınağının bir yabancı tarafından işgali de ve artık sığınağın işlevini tamamen yitirmesine kadar varan bir durum da söz konusu. Zira artık orası ne o güvenli yerdir, ne de hayatı eski güvenli hissettiği, sınırları duvarlar olan, o korunan, o güvenli hayattır.

Cinsel taciz, cinsel istismar, sanrılar, gerçeklikten kopma noktasında, hayallerinin arasına sıkışan gerçekliğin içinde yaşamak zorunda kalan bir genç kız, kocasının kendisine yitmekte olan ilgisine rağmen bir evliliği belki de vefa borcu yüzünden sürdüren bir kadın, kendisini suçlayan bir kadın ve tüm bu karmaşanın içinde kurtarıcı rolünde karşımıza çıkan bir polis.

İnsanın kendini suçlaması, kolaya kaçması, bir sığınağın cazibesine kapılması ve sığınağını fark etmeden hapishanesine çevirmiş olduğu gerçeği de satır altlarından okuyucuya geçen bir diğer duygu oluyor.

Yayınevinin bir sonraki yayını içerik olacak nasıl bir kitap olacaktır bilmiyorum ancak psikoloji alanında yazılmış romanlara, Sığınak gibi romanlara yönelirlerse takip etmesi güzel olacaktır diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: