2 Nisan 2015 Perşembe

Leonore Davidoff "Feminist Tarihyazımında Sınıf ve Cinsiyet"

1932 New York doğumlu, İngiltere Essex Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde uzun yıllar ders veren yazar Leonore Davidoff aynı zamanda Kültürel ve Sosyal Tarih Merkezi'nin de kurucusu ve yöneticisi olarak çalışmış. Bu yüzdendir ki, tam da makalelerinin derlendiği kitabın isminin tam karşılığı kitapta okuru bekliyor.

Hemen belirtmek isterim ki kitabı yayınlayan Ayşe Durakbaşa'nın önsözü ve Ferhunde Özbay'ın "Evlerde El Kızları: Cariyeler, Evlatlıklar, Gelinler" adlı makalesi de kitapta, Davidoff'un makaleleri haricinde yer alan iki metin.

Ağırlıklı olarak 17. yy ve sonrası İngiltere'sine odaklanmış olan, kadın ve kadın emeğinin küresel değişimler ve ulusal çaptaki etkilerle beraber zamanla geçirdiği dönüşümler üzerine yazılan makaleler mevcut kitapta.

Aile ve akrabalık ilişkileri çerçevesinde kadın emeğinin çizilen bu sınırlar içinde tutulma (bu kelime seçimi için düşündüm, sonunda cidden "tutulma"ya karar verdim) çabası ve kadının bu ilişkiler içinde kendisinden beklenen yaşantıya farkında olmadan boyun eğmesi gibi konuların haricinde, elbette sanayileşme ile beraber emeğin mekansal değişimi sonucunda, aileye de yansıyan bu değişim rüzgarından kadın emeğinin/kadının nasıl etkilendiğini ilk makalede irdeliyor yazar. Ek olarak, tüm gelişmelerin sınırları keskin çizilen bu akraba ve aile ilişkilerinin de değişimine sebep olduğunu da gösteriyor. Ailenin bireyleri arasındaki ilişkilerin her birine karşı getirdiğini sorumluluklar ve cinsiyete dayalı roller de yine bu bölümde yazar tarafından kaleme alınıyor.

Kamusal ve özel alan sınırlarını netleştiren ve bu sınırlar arasında kadının varlığının kısıtlanmasının sebebi olarak sanayi devrimini ortaya koyan yazar, orta sınıfın üretim sürecinden uzaklaşmasıyla beraber değişen "ev" algısının da üzerinde duruyor. Sanayileşme ardından değişen dengelerle kamusal (dünya) pis, ev (yuva) ise temiz gösterilmeye başlanması, böylece, kadına yüklenen tüm roller de yuvaya iyice hapsedilmeye başlanmasına dikkat çekiyor yazar.

Kardeşler arası ilişkilerin tarihte nasıl var olduğunu aktararak başka bir makalesini okumaya devam ettiğimiz Davidoff, kardeşler arası ilişkinin kimi zaman ütopyaları da beslediğini vurguluyor.

Özel alan (ev) ve feminist tarih hakkında yazdığı bir makalede, ayrı alanlar nosyonunun ortaya çıkışı ve yeniden - yeniden yaratımı üzerinde duruyor. Bireyselliğin mekansal "hapsi", "zekanın" yüklendiği alandan ayrılan "yuva" kavramı üzerine burada da uzun uzun düşünmeye devam ediyoruz. Sanayileşme ardından üretimin ev dışında varlığını sürdürmeye doğru evrilmesine rağmen, kapitalizmin ihtiyacı olan işgücü sağlama görevinin yuvaya, yani kadına yüklenmesi ve üretimin tarihsel bağlamından koparılması yazarın dikkat çektiği bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Tarih içinde erkeğin de bir anlamda "ev dışına" itilmesinin de aynı döneme denk gelişine değiniyor. (Bu günlerde televizyonda bir reklama denk geliyorum, linkini bulursam paylaşayım, siz de izlemişsinizdir belki. Bir erkeğin, akşam geç saatlerde eve dönüp kendisini bekleyen kızı ve karısına kavuşması ve onlar için kendi hayatını hiçe sayarak çalışması üzerine bir reklam. Tabi bu, bu şekilde sunulmuyor. -Eski bir reklam yazarı yazıyor bu satırları bu arada-. Yani ev dışı üretimin parçası olarak kapitalist düzende var olma savaşı veren bir erkeğin ve ev ve çocuk bakımı - yuva kavramına hapis bir kadının hayatını saniyeler içinde özetleyen bir reklam. Neyse daha yazmayım. Paragraftaki konuyla ilgili geldiği için paylaşmak istedim.)

Ticaretin el değiştirmesi, soy ve mekandan bağımsızlaşarak yeni düzene ayak uydurmasıyla beraber getirdiği tüm toplumsal değişimler yazarca kaleme alınıyor.

Viktorya ve Edward döneminde İngiltere'deki hizmetçi ve evli kadınların konumu hakkındaki makalesini "Ömür Boyu Esaret" olarak kağıda döken Davidoff, burjuvanın ve orta ve alt sınıfların Neredeyse 1900'lü yılların sonuna dek kadına olan bakışını, daha doğrusu kadınla sınıflandırmamak gerek, orta sınıfa bakışını açıkça gözler önüne seriyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlikle oluşan bu sistem içinde hayat mücadelesi veren insanların bitmek bilmeyen "hizmet" çilesi kitapta uzunca yer alıyor.

Sadece feminizm için değil, iktisat, tarih, siyaset ve ekonomi için de bir kaynak kitabı olarak görebilirsiniz Feminist Tarihyazımında Sınıf ve Cinsiyet'i.

İyi okumalar. 

Hiç yorum yok: