En son
İstanbul'dan taşınmadan kısa bir süre önce gidip suluboya defteri almıştım,
aldığım gün de içine bir resim çizmeye başlayıp yarım bırakmıştım.
Yaklaşık 10
ay sonra, bu sefer başka bir şehirde, o resmi tamamlamaya karar verdim. Resim
olduğu gibi aklımdaydı, tamamlamam çok kısa sürdü.
Son yılın
aşırı yoğunluğu, son zamanların da gittikçe artan yoğunluğu başıma vurdu
sanırım dersten kafamı kaldırır kaldırmaz çay kahve vs molası verdiğimde
sürekli resim yaptım geçtiğimiz iki hafta hemen her gün.
En yakın
arkadaşımın da boya kalemlerini alıp gelmesiyle resmen SAN'AT dolu akşamlarda bolca çene çalma, siyaset, alakasız ve bağlantısız konular konuşup resim
yaptık.
Şu sıralar
yine, mesela bu yazıyı ekledikten sonra yine derse döneceğim ve bu sefer, bir
süre daha değil resim yapmak, boyalara elimi uzatmak için bile zamanım
olmayacak.
Kitap
blog'uyla zerre alakası olmayan ve hepsi birbirinden kötü ve neredeyse aynı
olan resimlerimi sizlerle paylaşmayı neden istedim bilmiyorum, bir sebep
bulamazsam en kötü "taslağa dönüştür" derim olur biter. Instagram'dan
takip edenler zaten bu resimleri görüp bir acı yaşadı, kimse eksik kalmasın,
blog'un takipçilerine de bir yaz günü kabusu olayım istedim belki de, kim bilir
=)
İç dünyalara
sevgilerle.
Not:
İçlerinden biri, en yakın arkadaşımın "benim de resmimi yap" demesi
üzerine yapıldı; diğer ikisi de iki farklı arkadaşımın isteği üzerine. Tahmin
etmek isteyen etsin; sizce hangisi 15 yıllık arkadaşımın portresi? =)
2 yorum:
Çok kanlı bir "iç dünya" görüyorum :D
@ Kitapsız Kedi: Aynı günlerde sürekli dişçiye gidip geliyordum, ondan da olabilir. Ya da aşırı ders çalışmaktan dudakları kemirmekten :D
Yorum Gönder