10 Ekim 2014 Cuma

Halldor Laxness "Salka Valka"

Bir süredir blog'a pek sık yazı ekleyemiyorum. Okumaya ara verdiğimden değil, yine hayatımda yeni bir taşınma - şehir değiştirme süreci başladığından.

Eylül ayının son günlerinde okuduğum Salka Valka'nın yazısını blog'a da ancak bu gün, sabahın 07:16'sında ekleme fırsatım oluyor gördüğünüz gibi.

Halldor Laxness'in 1955 yılında Nobel Ödülü kazanan etkileyici romanı Salka Valka, aynı zamanda dilimize İzlanda dilinden çevrilen ilk roman olma özelliğini de taşıyor (yanlışım varsa düzeltin lütfen).

Birinci Dünya Savaşı sırasında İzlanda'nın olabilecek en yoksul bölgelerinden birinde, bir köyde, bir anne ve kızın hayata tutunma çabasını anlatıyor Salka Valka. Kitaba adını veren başkarakter Salka Valka'nın annesi ile beraber kuzeyden güneye gitmek için yola çıkmaları, parasızlık yüzünden yarıda kalır ve güneye gitmek (kurtuluş olarak sembolize edilen "güney", roman boyunca yine aynı anlamı ifade edecek şekilde farklı karakterler üzerinden bile olsa sık sık karşımıza çıkıyor) için yeterli parayı biriktirmek amacıyla yoksulluktan resmen can çekişen bir köyde bir süre durmaya karar verirler. Aslında bu karar annesine aittir zira romanın başında Salka henüz 5-6 yaşında küçük bir kız çocuğu.

Bir iş bulma umuduyla yoksulluğun kol gezdiği, balıkçılıktan başka bir geçimi olmayan bu köyde iş aramaya başlayan Salka ve annesi Sigurlina, en sonunda kendilerini koruyacak bir çatı bulurlar ve Salka'nın hayatını roman boyunca etkileyecek olan, hayatının ve iç dünyasının sınırlarını/yolunu çizecek olan yeni hayatları başlar.

Sigurlina'nın hayatında gelmiş geçmiş ve gelecek olan tüm felaketlerden kurtulmak amacıyla kendisini köyde dine adaması ve roman boyunca sürecek olan sürekli felaketler zinciri içinde sürekli olarak dudaklarından duaların dökülüyor olması romanda, özellikle okudukça daha kolay tanıyacağınız bu karakter için öne çıkan en ilginç noktalardan biri. Kendisini dine neredeyse dakikalar içinde adamaya karar veren Sigurlina'nın aksine, Salka'nın çizdiği portre ise romanın içinde okuru sorgulamaya iten ve farklı cephelerden olayları değerlendirmesini sağlayacak şekilde yansıtılıyor.

Kapitalizm ve sosyalizm üzerinde sıkça taraf değiştiren köy ahalisinin ve ilginç bir karakter olan Salka'nın gözünden bu iki uç ideolojinin çekişmesine tanık oluyoruz. Köylünün bir nevi "efendisi" haline gelmiş olan karakterin zaman içinde sosyalizm için çabalayan bir başka tarafça gücünün azaltılması - ve bazen de inatla köylü tarafından tekrar yükseltilmesi romanın siyasi yönden yarattığı hareket olarak özetlenebilir.

Amerika ve Rusya korkusunun eşit derecede insanlarda gerginlik yaratması sanırım Kuzey Avrupa ülkelerine sinmiş bir durum. Salka Valka'da Amerika'dan daha baskın ve daha korkutucu olarak gösterilen (karakterler gözünde) Rusya/sosyalizm vurgusu ise dikkatlerden kaçacak gibi değil.

Bir kız çocuğunun bir kadına dönüşmesi, fakirliğin kemirdiği bir hayatın zamanla izlediği yol, küçük ve kapalı bir toplumun değişimden ve bilinmeyen tüm ideolojilerden korktuğu için bildik (zorba da olsa, çalsa da, çırpsa da, yalancı da olsa) ideolojisine - kişilerine sıkı sıkıya bağlı kalmakta diretmesi, okumadığınıza pişman olacağınız mükemmel bir dram olan Salka Valka'da bir araya geliyor.

Kesinlikle tavsiye edebileceğim bu eserle tanışmadıysanız, tanışmak için daha fazla beklemeyin.

1 yorum:

Gül Akça dedi ki...

not ettim bakacağım teşekkürler..