27 Ekim 2014 Pazartesi

Philp K. Dick "Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?"

Delirmek, bazen gerçekliğe verilebilecek en uygun tepkidir.
Philp K. Dick

GELECEĞE UMUTLA BAKMAK İÇİN ARTIK ÇOK GEÇ

Geleceğin karanlığı ve umutsuzluğu bilim kurgu romanlarının vazgeçilmezleri arasında. Nedense dünyanın ulaştığı mutlu bir düzen, her türlü kötülükten ve zorluktan arınmış bir dünya karşımıza bu tür kurgularda pek çıkmıyor. İnsan ırkının gelecekte içinde olacağı tüm gerçeklik, karanlığın ardında bekleyen, korkunç bir sona işaret etmeye fazlasıyla meyilli. Bunu da yazarlar gözünden değerlendirmeye çalıştığımızda, yazdıkları kurguların neden bu şekilde olduğunu anlamak aslında zor değil. Yazarken çevreden etkilenmemeye imkan yok; kendinizi bir odaya kapatıp günlerce, haftalarca yalıtılmış bir ortamda yazmaya çalışsanız, bunu başarsanız bile maalesef ait olduğunu gerçeklik hala aynı gerçeklik. Bir psikozun içinde bile olsanız, bağlarınızı kopardığınız asıl yerden yine ayrılamıyorsunuz. Hücrelerimize işleyen bu dünyadan gerçekten aslında hiçbir zaman kurtulamayacağınız için, yazacağınız her satır, psikozunuzu içinde barındırsa bile geleceğe dair tek bir umut vermeyen bu gerçekliğin bir parçası olduğunu inkar edemeyecektir.

Gittikçe yapaylaşan bir gezegenimiz var. Gittikçe boğulan bir gezegenimiz var. Elbette bu kaygıların yer almadığı değil bir edebiyat eseri, ikili bir sohbet bile olduğunu sanmıyorum. Elimizden yitmek üzere olan doğayla beraber, kaybedeceğimiz asıl şeyin kendi yaşam ortamından koparılan insanoğlunun doğal davranışları ve haliyle tüm gerçekliğinin de yitimi olacaktır. Hızla kendimizi bulamayacağımız bir hayatın içine doğru sürüklenirken, geleceğin getireceği her şeyden adeta korkuyor ve kendimize sığınaklar inşa etmeye çalışıyoruz.

Küresel bir psikozun, küçük parçaları olarak, hepimiz kendi sığınaklarımızda güvenli gerçeklikler yaratmaya çalışıyoruz. Doğaya, normale ve bilindik olana kendimizi bağlayabilmek adına her anı diğerinden daha kötüye giden acı gerçekten kaçınıyoruz ve... kayboluyoruz.

GERÇEK BİR HAYATA YAKLAŞMAK İÇİN, ANDROİDLERİN PEŞİNDE

 Philip K. Dick'in kişisel sorunlarından beslenen ve eşsiz olduğunu düşündüğüm tarzı, bilim kurgu okurları içinde de ayrı bir yere sahip. Altıkırkbeş Yayınları'nca Ocak 2014'te ikinci baskısı yapılan "Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?", karşımıza yine yapay bir gerçekliğin içinde hayatta kalmaya çalışan bir adamın dramını anlatıyor demek, kabaca da olsa durumu özetler.

Bir android avcısı olan Rick Deckard ekseninde gelişen olayları okumaya başladığımız romanda, Üçüncü Dünya Savaşı sonrasındaki dünya ile karşılaşıyoruz. Savaş sonrasında Dünya radyoaktif serpintiler - yağışlar ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu serpintiler, canlılar üzerinde yok edici ve yıkıcı etkilere neden olmuştur. Hayvan türlerinin ortadan birer birer yok olduğu Dünya'da insanlık kendisine Mars'ta koloniler kurmuş ve artık yaşanmaz hale gelen bu gezegeni terk etmiştir.  Serpintiden etkilenen insanlar ise "özel" olarak tanımlanmaya, üreme ve göç etme haklarından men edilmeye başlanmıştır. Dünya'da "özel" insanların haricinde, göç etmek istemeyen insanlar da kalmıştır. Bu insanlardan biri de android avcısı Deckard'dır. Kolonilerdeki yaşam için üretilen androidlerin bir kısmının Dünya'da olduğunun fark edilmesiyle beraber, avlanmaları ihtiyacı da ortaya çıkmıştır ve kendisinden önceki avcının yaralanması sonucu geri kalan androidlerin bulunması ve yok edilmesi görevi Deckard'a kalmıştır. Evinde elektronik bir koyunu olan fakat en büyük arzusu, canlı çeşitliliğinin neredeyse yok olduğu bu gezegende, yüksek fiyatlara satılan gerçek bir hayvan sahibi olmak olan Deckard, öldürdüğü androidler karşılığında alacağı para ve ona "gerçek bir hayvan" sahibi olma şansını verecek avlarının peşine düşer.

Philip K. Dick'in romanlarında sıklıkla işlediği gerçekliğin yitimi bu romanda da karşımıza çıkıyor. Bunu gerçek bir insandan neredeyse farklı olmayan andoridler'de görebileceğimiz gibi, artık bir harabeye dönmüş Dünya'da insanların yaşamlarını devam ettirebilmek adına katlandıkları yaptıkları her şeyde de bunu görmek mümkün.  Mercerizm adı altındaki bir duygusal aldatmacaya, aralıksız yayın yapan televizyon şovuna ve onun sunucusuna bağlı bir hayat süren, "duygudaşlık" adı altında insanlara bir tür afyon niyetine sunulan, duygu aktarımı yapan araçlarla tamamen yapay bir dünyaya sıkışmış bir android avcısının düşüncelerini okurken bir yandan da yazarın kendisini o satırlarda görmemek mümkün değil.

Sadece bilim kurgu türünde değil, tüm türler içinde kanaatimce gelmiş geçmiş en iyi yazarlardan biri olan Philip K. Dick'le henüz tanışmamış olan okurlar aslında biraz da şanslı sayılır. Zira yazarın her bir romanı ardından, artık o romanı bir daha "ilk defa okuyamacağım" gerçeğiyle yüzleşmek, dünyayı terk etmiş bir yazarın ardından duyabileceğiniz o acı veren özlemi yaşatıyor bana.

İyi okumalar. 

Hiç yorum yok: