9 Aralık 2014 Salı

Gonçalo M. Tavares "Beyefendiler"

Gonçalo M. Tavares'in Beyefendiler adlı kitabını dün yağmurdan kaçarken trafiğe sıkıştığım bir anda okumaya başladım. (Çantada acil durumlarda okunmak üzere kitap bulundurmayı bu yüzden seviyorum işte, merak eden varsa - ki muhtemelen yoktur ama- mp3 çalardan da kulağıma Ghost doluyordu).

Beyefendiler farklı karakterlerin farklı bölümlerde anlatıldığı, bu anlatımlara da Rachel Caiano'nun çizimlerinin eşlik ettiği bir kitap. Her bir karakterin çok keskin özellikleri ve yer yer güldüren, ama çoğunlukla iç burkan yapıları var.

Karşımıza çıkan ilk karakter Bay Valery; kendisinin mantığının sınırları şahsen benimkini aşıyordu. Öyle bir adam düşünün ki yalnız, öyle bir adam düşünün ki evcil bir hayvanı dahi sevmekten korkuyor, eşini ne gören ne de duyan var ama Bay Valery evli, hayatı boyunca yaşadığı muhitin sadece beş sokağını biliyor çünkü her bir sokak için ayırabileceği beş ayakkabısı var (Her sokağın ayakkabısına bulaştığından, her sokak için ayrı bir ayakkabı). Neredeyse her bir farklı sayfada Bay Valery'nin gündelik hayatımızda durup bir an dahi düşünmeden attığımız adımlar ve sahip olduğumuz kanılar, otomatiğe bağladığımız hareketler üzerindeki sıra dışı fikirlerini okuyoruz. Güldüğüm kadar hüzünlendiğim kısımlarla Bay Valery'nin bölümünün sona geldim ancak son bölümde kendisinin mantık sınırlarındaki bir sonla karşılaşmak, o hüznü ve yalnızlığı pekiştirdi.

İkinci karakter ise Bay Henri. Absent ve ansiklopedik bilgi tutkusuyla hayata dair bir çok fikrini gözlemlediğimiz Bay Henri, düşünce sistemini absent olarak açıklıyor. Susmaya ve paylaşmamaya karar verdiği anı ise yine bir bardak absent ile noktalıyor.

Bay Brecht ile devam eden kitapta, (isim dikkatinizi çekmiştir), karakter boş bir salonda olmasına rağmen hikayeler anlatıyor. Çizimlerle bezeli olduğunu belirttiğim kitabın bu bölümdeki çizimlerin bir başka özelliği daha var; şöyle ki bu bölüm başında bir salonun uzak bir köşesinde bir karaltı gibi görünen karakterler her bir sayfanın ardından gittikçe daha çok belirginleşiyor ve yaklaşıyor; boş salon, her bir öyküyle beraber dolmaya başlıyor. Bu öyküler çok etkileyici, bir satırdan ibaret olanları dahi yer yer insanın kalbini sızlatacak denli etkili.

Bay Juarroz'un hayatında insanları yer yer sinirlendirecek denli sıra dışı fikirlerine tanık olduğumuz bölüm ise kendisinin yaşama sevgisi ve yaşama katlanabilme sistemini içeriyor.
Bay Calvino'nun enteresan rüyaları ile sona yaklaşan kitapta, karakterin hayata katlanmak için geliştirdiği çözümleri ve aslında yaşamını zorlaştıran bir çok düşüncesinin garipliklerini okuyoruz. Uzun bir yolculuk olarak tasvir edilen yaşamının, amacına ulaşıp vardığı noktada sonlanması gibi, acıklı bir hikayesi var kendisinin.

Son olarak Bay Walser, bir ormanda yapayalnız yaşayan, büyük umutlara sahip, diğer karakterler gibi farklı yapısıyla kitabın sonunda bizleri uğurlayan isim oluyor.

Bir gecede bitirilebilecek bir kitap. Beni en çok etkileyen bölüm ise Bay Valery oldu çünkü yalnızlığı kalbimi sızlattı. Gülmek, düşünmek, hüzünlenmek (ama bu acı çektiren bir duygu değil, hüzün iyidir biliyorsunuz) istiyorsanız, bu enteresan kitapla tanışın.

2 yorum:

Gül Akça dedi ki...

Yazarın çok çok enteresan biri olduğunu biliyorum ''Kudüs'' adlı kitabını okumuştum... Çok başarılıydı ama kitabı sevdim desem olmuyor sevmedim desem olmuyor... o yüzden de bu kitaba çok baktım ama karar verememiştim.. sizin yorumunuzu gördükten sonra da sanırım okuyacağım... teşekkürler

Kareler Ve Sayfalar dedi ki...

@Gül Akça: Okuması pek keyifli; lafı uzatmadan derdini anlatabiliyor yazar.
Umarım beğenirsiniz.