23 Ocak 2015 Cuma

Andy Weir "Marslı"

MARS'TA BİR BAŞINA

Marslı, İthaki Yayınları tarafından 2014'ün son ayında dilimize kazandırıldı. Yazılım mühendisi olan yazar Andy Weir tarafından kaleme alınan bilimkurgu türündeki bu roman, internetten yazar tarafından yayınlanarak adını duyurup, bir Ridley Scott filmi olacak kadar dikkat çekmiş bir roman. Ridley Scott adını duyduktan sonra, şu ana dek kitabın içeriğine dair pek bir şey duymamış olan okur bile, kitabın adıyla beraber bu bilgiyi bileştirerek Marslı hakkında bir imaj edinebilecektir. Karşınızdaki romanı dünyaya ayak basmadan okuyacaksınız diyebilirim.

Marslı, görev sırasında yaşanan bir aksilikten dolayı Mars'ta (öldü sanılarak) bir başına bırakılan Mark Watney'nin hayata tutunma çabalarını anlatan bir roman. Makine mühendisi ve botanik uzmanı olan Watney'in Mars'taki mücadelesine tanık olurken, bir yandan da Dünya'nın, Mars'ta kalan bir insanı kurtarmak için göze aldığı risklere ve harcadığı çabalar okura sunuluyor. Bu sunuş da ağırlıklı olarak Watney'nin günlük olarak tuttuğu kayıtlardan birinci ağızdan aktarılıyor; haricinde dünya ve uzaydaki diğer ekibin de durumları roman boyunca naklediliyor.  Watney'nin hikayesini ondan dinlerken bir mühendisin acil durumlarda çözüm bulmaya yönelik takdir edilesi soğukkanlılığı ve pratik çözümleri üretebilme kabiliyeti okura aktarılırken, diğer yandan geride kalan bir biliminsanını yeniden Dünya'ya getirmek için varını yoğunu ortaya koyan bir ekip tablosu da çiziliyor. Dünyanın bir insanı yeniden gezegenimize getirmek için giriştiği çaba, ortak amaç uğruna birleşmeye de göndermeler yapıyor. Watney'nin görev arkadaşlarının da farklı kökenlerden gelen ve bilim uğruna birleşmiş, dostluk kurmuş insanlar olarak okura sunulmuş olduğunu belirtmekte fayda var. Farklı dini inanışların, farklı dillerin bir arada (bunun yanında Amerika tarafından, Amerika sayesinde ve İngilizce ile) göreve çıktığının fırsat bulundukça vurgulandığı romanda, birleşmiş çabanın, elin elden üstün olduğunun ve hırsların göz ardı edilmesinin ortak/bilimsel amaç uğruna kullanılmasının faydası da Amerika - Çin ortaklığıyla hikayeye dahil edilen bir çözümde açıkça görülebiliyor.

Bilimin ve teknolojinin insana dünya sınırlarını aşmada yardım etmesi, evreni keşfetmede sağladığı imkanlar haricinde, insanın yine kendi gezegeni haricinde bir yerde daha varlığını sürdürebilmek kapasitesine sahip olduğu çıkarımını yapmak yanlış olmaz. Korkunun ve paniğin, umutsuzluğun ya da yetersizlik hissinin pek hissedilmediği ve karşılaşılan her durum için "bilimsel" bir çözüm bulunabileceği sıklıkla Marslı'da karşımıza çıkıyor. Oldukça umutlu bir insan olarak sunulan, pes etmeye asla yanaşmayan, ancak onun hayata tutunmasına sebep olan güdünün romanda pek de anlatılmadığı Watney'in, insan için evrenin en ücra noktalarında dahi bilim ile hayatta kalabileceği gerçeğini koca bir gezegene anlatmak amacıyla hayata tutunduğunu düşünmeyi tercih edebilirsiniz.

Marslı'nın ilginç bir konusu olmasına rağmen yazar tarafından faydalanılmamış bir çok şansın da hikaye içinde yitirildiğini düşünüyorum. Mars'ta uzun süre yaşam mücadelesi veren bir insanın okura sadece teknik bilgi, deneyim, plan ve stratejilerinden ibaretmiş gibi sunulmasının okur ve karakter arasındaki ilişkinin daha da gelişebilmesine engel olduğunu düşünüyorum. Öyle ki, hikaye içinde beklenmesi ve yaşanması muhtemelen "insani" tepki, umut, umutsuzlukları ya da hayalleri, geçmişi sorgulamayı göremeyen bir okurun Watney'nin içinde bulunduğu zor durumda kendisini zihinsel bir yıkıma uğratmamak için gerçekliğinden koptuğunu düşünmesi bile mümkün görünüyor. Savunma amaçlı, kurtulmaya odaklı, elbette Watney'nin bilincinden bağımsız biçimde bir psikoza girmesi ve bunun kurtulma yolunda kendisine gereken "güvenliği" sağlamış olması bile akıllara gelmesi çok uzak bir çıkarım değil. Bir süre sonra sanki bir robotun işlem dökümüne dönüşen günlük girişlerinin içine bir kaç kelime ile arada sırada serpiştirilen, Watney'nin dizi ya da müzik üzerine yorumları da bu genellemeyi bozmaya yetmiyor. Keşke Watney'yi daha yakından tanıma şansımız da olsaydı; teknik dehasını takdir etmek haricinde onun için okur bir şeyler daha hissetme şansına sahip olsaydı.

Buna rağmen hikayenin kendisi sürükleyici. Bilimkurgu seven okurun ya da zamanı geldiğinde izleyicinin dikkatini dağıtmadan sonuna dek kendisiyle birlikte yol aldıracağı da muhakkak.

Hiç yorum yok: