MARS'TA BİR BAŞINA
Marslı,
İthaki Yayınları tarafından 2014'ün son ayında dilimize kazandırıldı. Yazılım
mühendisi olan yazar Andy Weir tarafından kaleme alınan bilimkurgu türündeki bu
roman, internetten yazar tarafından yayınlanarak adını duyurup, bir Ridley
Scott filmi olacak kadar dikkat çekmiş bir roman. Ridley Scott adını duyduktan
sonra, şu ana dek kitabın içeriğine dair pek bir şey duymamış olan okur bile,
kitabın adıyla beraber bu bilgiyi bileştirerek Marslı hakkında bir imaj
edinebilecektir. Karşınızdaki romanı dünyaya ayak basmadan okuyacaksınız
diyebilirim.
Marslı,
görev sırasında yaşanan bir aksilikten dolayı Mars'ta (öldü sanılarak) bir
başına bırakılan Mark Watney'nin hayata tutunma çabalarını anlatan bir roman. Makine
mühendisi ve botanik uzmanı olan Watney'in Mars'taki mücadelesine tanık
olurken, bir yandan da Dünya'nın, Mars'ta kalan bir insanı kurtarmak için göze
aldığı risklere ve harcadığı çabalar okura sunuluyor. Bu sunuş da ağırlıklı olarak
Watney'nin günlük olarak tuttuğu kayıtlardan birinci ağızdan aktarılıyor;
haricinde dünya ve uzaydaki diğer ekibin de durumları roman boyunca
naklediliyor. Watney'nin hikayesini
ondan dinlerken bir mühendisin acil durumlarda çözüm bulmaya yönelik takdir
edilesi soğukkanlılığı ve pratik çözümleri üretebilme kabiliyeti okura
aktarılırken, diğer yandan geride kalan bir biliminsanını yeniden Dünya'ya
getirmek için varını yoğunu ortaya koyan bir ekip tablosu da çiziliyor. Dünyanın
bir insanı yeniden gezegenimize getirmek için giriştiği çaba, ortak amaç uğruna
birleşmeye de göndermeler yapıyor. Watney'nin görev arkadaşlarının da farklı
kökenlerden gelen ve bilim uğruna birleşmiş, dostluk kurmuş insanlar olarak
okura sunulmuş olduğunu belirtmekte fayda var. Farklı dini inanışların, farklı
dillerin bir arada (bunun yanında Amerika tarafından, Amerika sayesinde ve
İngilizce ile) göreve çıktığının fırsat bulundukça vurgulandığı romanda,
birleşmiş çabanın, elin elden üstün olduğunun ve hırsların göz ardı edilmesinin
ortak/bilimsel amaç uğruna kullanılmasının faydası da Amerika - Çin
ortaklığıyla hikayeye dahil edilen bir çözümde açıkça görülebiliyor.
Bilimin ve
teknolojinin insana dünya sınırlarını aşmada yardım etmesi, evreni keşfetmede
sağladığı imkanlar haricinde, insanın yine kendi gezegeni haricinde bir yerde
daha varlığını sürdürebilmek kapasitesine sahip olduğu çıkarımını yapmak yanlış
olmaz. Korkunun ve paniğin, umutsuzluğun ya da yetersizlik hissinin pek
hissedilmediği ve karşılaşılan her durum için "bilimsel" bir çözüm
bulunabileceği sıklıkla Marslı'da karşımıza çıkıyor. Oldukça umutlu bir insan
olarak sunulan, pes etmeye asla yanaşmayan, ancak onun hayata tutunmasına sebep
olan güdünün romanda pek de anlatılmadığı Watney'in, insan için evrenin en ücra
noktalarında dahi bilim ile hayatta kalabileceği gerçeğini koca bir gezegene
anlatmak amacıyla hayata tutunduğunu düşünmeyi tercih edebilirsiniz.
Marslı'nın
ilginç bir konusu olmasına rağmen yazar tarafından faydalanılmamış bir çok
şansın da hikaye içinde yitirildiğini düşünüyorum. Mars'ta uzun süre yaşam
mücadelesi veren bir insanın okura sadece teknik bilgi, deneyim, plan ve
stratejilerinden ibaretmiş gibi sunulmasının okur ve karakter arasındaki
ilişkinin daha da gelişebilmesine engel olduğunu düşünüyorum. Öyle ki, hikaye
içinde beklenmesi ve yaşanması muhtemelen "insani" tepki, umut, umutsuzlukları
ya da hayalleri, geçmişi sorgulamayı göremeyen bir okurun Watney'nin içinde
bulunduğu zor durumda kendisini zihinsel bir yıkıma uğratmamak için
gerçekliğinden koptuğunu düşünmesi bile mümkün görünüyor. Savunma amaçlı,
kurtulmaya odaklı, elbette Watney'nin bilincinden bağımsız biçimde bir psikoza
girmesi ve bunun kurtulma yolunda kendisine gereken "güvenliği"
sağlamış olması bile akıllara gelmesi çok uzak bir çıkarım değil. Bir süre
sonra sanki bir robotun işlem dökümüne dönüşen günlük girişlerinin içine bir
kaç kelime ile arada sırada serpiştirilen, Watney'nin dizi ya da müzik üzerine
yorumları da bu genellemeyi bozmaya yetmiyor. Keşke Watney'yi daha yakından
tanıma şansımız da olsaydı; teknik dehasını takdir etmek haricinde onun için
okur bir şeyler daha hissetme şansına sahip olsaydı.
Buna rağmen
hikayenin kendisi sürükleyici. Bilimkurgu seven okurun ya da zamanı geldiğinde
izleyicinin dikkatini dağıtmadan sonuna dek kendisiyle birlikte yol aldıracağı
da muhakkak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder