19 Ocak 2015 Pazartesi

Terry Eagleton "Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi"

Marksist eleştiriyi tanımanın en iyi yolunu, tarihte konu üzerine Marx ve Engels'e uzanıp, günümüze dönmek olarak tanımlıyor Terry Eagleton.

Tarihin kendisindeki devrimci bakış açsının Marksist eleştirinin en büyük özgünlüğü olarak ele alan Eagleton, alt yapı ve üst yapı kavramlarına yer verdiği "Edebiyat ve Tarih" adlı bölümde Marx'ın gözünden edebi metinin yapısındaki unsurları değerlendiriyor. Toplumun ekonomik yapısını, eser içindeki üst yapıda belirleyici faktör olduğunu belirten yazar, üst yapının aynı zamanda "toplumsal bilincin belli biçimlerini" de içeren kısım, yani ideolojiyi işleyen kısım olarak ele alıyor. İdeolojinin her alandaki işlevini düşünürsek, üst yapının varlığını, buradan da çıkacak olan egemen ideoloji vasıtasıyla egemen sınıfının gücüne güç katmak  olarak tanımlayabiliriz.

Marksizm için sanatı, toplumun üst yapısının bir parçası olması sebebiyle de edebiyatın toplum açısından önemine bağlıyor metni Eagleton: Marksizm için bir eseri anlamak, toplumsal süreçlerin tamamına erişebilme şansı sunmaktadır. Toplumdan bağımsız bir eser yaratılamayacağı çıkarımını buradan yapabiliriz bu durumda. Sürekli sanat eserini toplumdan bağımsız gören (yalnızca yazılı eserleri kast etmiyorum), sanatı ve snob'luğu bir tutan eminim en az bir kişiye siz de hayatınız boyunca denk gelmişsinizdir. Bir evdeki büyük bir kütüphaneyi ancak ve ancak burjuva hobisi olarak gören zihniyetler için, Marksit eleştiriden çıkarılacak bir sürü ders olduğunu düşünüyorum. Şu paragraf da yardımcı olur; paragrafı yazmama vesile olan kitap da. Umarım.

Sanatsal üretim ve ekonomik gelişmişlik arasındaki ilişkiyi Marksizm ekseninde inceleyen yazar, antik toplumlar ve kapitalist toplumlar arasındaki sanat üretimi arasında bir karşılaştırmaya gidiyor.

Biçim ve içeriğin birbiriyle olan etkileşimine ve hangisinin hangisini yarattığı/şekillendirdiği sürecini farklı görüşlerden fikirlere de yer vererek inceleyn Eagleton, ideolojinin biçim üzerindeki etkilerini de başta Leon Troçki olmak üzere bir çok farklı sese yer vererek işliyor.

Sanatın proletarya ile olan ilişkisini ve yönetimin, yönetimdeki ideolojinin pekiştirilmesinde sanatın nasıl bir araca dönüştürüldüğünü yer yer Marx ve Engels'in sert yorumlarına yer vererek irdeleyen yazar, sanat üretimini şekillendiren unsurları detaylı biçimde ele alıyor.

Lenin'in "kahrolsun partizan olmayan yazarlar!" şeklindeki keskin ve sert söyleminin karşısında Engels'in "siyasal 'eğilim'i olan kurgu romanlardan hiçbir biçimde hoşlanmadığı" gerçeğini okura sunan yazar, "nesnel partizanlık" kavramını da bu örnekler çerçevesinde işliyor.

Terry Eagleton'dan Marksizm ve edebiyat üzerine, sayfa sayısından çok daha fazlasını okura sunan bir kitap. Okur için de yazar için de atlanmamalı. 

Hiç yorum yok: