Marksist eleştiriyi
tanımanın en iyi yolunu, tarihte konu üzerine Marx ve Engels'e uzanıp, günümüze
dönmek olarak tanımlıyor Terry Eagleton.
Tarihin
kendisindeki devrimci bakış açsının Marksist eleştirinin en büyük özgünlüğü
olarak ele alan Eagleton, alt yapı ve üst yapı kavramlarına yer verdiği
"Edebiyat ve Tarih" adlı bölümde Marx'ın gözünden edebi metinin
yapısındaki unsurları değerlendiriyor. Toplumun ekonomik yapısını, eser
içindeki üst yapıda belirleyici faktör olduğunu belirten yazar, üst yapının
aynı zamanda "toplumsal bilincin belli biçimlerini" de içeren kısım,
yani ideolojiyi işleyen kısım olarak ele alıyor. İdeolojinin her alandaki
işlevini düşünürsek, üst yapının varlığını, buradan da çıkacak olan egemen
ideoloji vasıtasıyla egemen sınıfının gücüne güç katmak olarak tanımlayabiliriz.
Marksizm
için sanatı, toplumun üst yapısının bir parçası olması sebebiyle de edebiyatın
toplum açısından önemine bağlıyor metni Eagleton: Marksizm için bir eseri
anlamak, toplumsal süreçlerin tamamına erişebilme şansı sunmaktadır. Toplumdan
bağımsız bir eser yaratılamayacağı çıkarımını buradan yapabiliriz bu durumda.
Sürekli sanat eserini toplumdan bağımsız gören (yalnızca yazılı eserleri kast
etmiyorum), sanatı ve snob'luğu bir tutan eminim en az bir kişiye siz de
hayatınız boyunca denk gelmişsinizdir. Bir evdeki büyük bir kütüphaneyi ancak
ve ancak burjuva hobisi olarak gören zihniyetler için, Marksit eleştiriden
çıkarılacak bir sürü ders olduğunu düşünüyorum. Şu paragraf da yardımcı olur;
paragrafı yazmama vesile olan kitap da. Umarım.
Sanatsal
üretim ve ekonomik gelişmişlik arasındaki ilişkiyi Marksizm ekseninde inceleyen
yazar, antik toplumlar ve kapitalist toplumlar arasındaki sanat üretimi
arasında bir karşılaştırmaya gidiyor.
Biçim ve
içeriğin birbiriyle olan etkileşimine ve hangisinin hangisini
yarattığı/şekillendirdiği sürecini farklı görüşlerden fikirlere de yer vererek
inceleyn Eagleton, ideolojinin biçim üzerindeki etkilerini de başta Leon Troçki
olmak üzere bir çok farklı sese yer vererek işliyor.
Sanatın
proletarya ile olan ilişkisini ve yönetimin, yönetimdeki ideolojinin
pekiştirilmesinde sanatın nasıl bir araca dönüştürüldüğünü yer yer Marx ve
Engels'in sert yorumlarına yer vererek irdeleyen yazar, sanat üretimini
şekillendiren unsurları detaylı biçimde ele alıyor.
Lenin'in
"kahrolsun partizan olmayan yazarlar!" şeklindeki keskin ve sert
söyleminin karşısında Engels'in "siyasal 'eğilim'i olan kurgu romanlardan
hiçbir biçimde hoşlanmadığı" gerçeğini okura sunan yazar, "nesnel
partizanlık" kavramını da bu örnekler çerçevesinde işliyor.
Terry
Eagleton'dan Marksizm ve edebiyat üzerine, sayfa sayısından çok daha fazlasını
okura sunan bir kitap. Okur için de yazar için de atlanmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder