10 Nisan 2013 Çarşamba

Şamatacı Suçlular Ve Daha Fazlası


Şamatacı Suçlular Ve Daha fazlası, bir öykü kitabı. İçinde, benim büyük bir tarafsızlık örneği göstererek ilk sıraya koyacağım Neil Gaiman başta olmak üzere bir çok yazarın öyküleri bulunuyor.

Kolay okunabilen, öyküleri ilginç, çabuk biten bir kitap.

Tüm öykülerin içeriklerinden bahsetmek yerine seçtiğim bir kaçından bahsetmeyi düşündüm.

Öncelikle (yine, tahmin edin kim?!) Neil Gaiman’ın Güneşkuşu adlı öyküsü. Bu öyküde, neredeyse hemen herşeyi (böcekleri, nadir bulunan kuşları, mamutları – evet buzulların içinde kalan mamutları – vs) yiyen bir grup insanın, güneşkuşunun tadına bakabilmek için yola koyulmasını anlatıyor. Grubumuz, “geleneksel” yöntemlerle güneşkuşunu yakalıyor, pişiriyor, yiyor ve sonunda hiç tahmin edemeyecekleri bir durumla karşılaşıyorlar. Bu durumun ne olduğunu görmek içinse sizleri kitaba yönlendiriyorum. İntikam her zaman acı olur. Elde etmeye çalıştıkça, elden bir şeyleri kaybetmeyi de göze almak, belki de en sonunda "kaybolmayı" göze almak gerekir. İnsanoğlunun doymak bilmeyen aç gözlülüğünü doyurmak için doğanın kendi içinde bir denge yaratması gerekiyordu belki de, o da yapabileceğini yapmayı, yani hikayede göreceğiniz sonu yaratmayı tercih etti - belki.

Bir diğer öykü ise Sam Swope’un Seymour Son Dileği adlı öyküsü. 1138 adet kedisinden başka hiç bir şeyi umursamayan bir anneye sahip Seymour, günün birinde bir peri bulur ve üç dilek hakkının ikisini tam bir çocuk gibi, üçüncüsünü ise aslında bir yetişkin gibi kullanır. Annenizin sizi sevmesi için, kendi hayatınızdan fedakarlık eder miydiniz? İhtiyacı olan sevgiyi elde etmek için, annesinin sevgisini istemek gibi en doğal hakkını bile elde edebilmek için ancak bir "üç dilek" hakkına ihtiyacı olan bir çocuğun hikayesi, okurken siz de bir an o yalnızlığı hissedeceksiniz.

George Saunders’in Aşırı Kaygılı Baba Ve Koca Lars Farf adlı öyküsünde ise ailesinin başına gelen bir kazadan sonra tam bir paranoya krizi içine düşen ve ailesini her türlü felaketten korumak için önlemler almaya başlayan bir babayı görüyoruz. Zamanla ailesini mümkün olması muhtemelen her şeyden korumak isterken, aile bireylerini yalıtılmuş tüplere koyan Lars Farf, en sonunda gözden ırak kıldığı aile bireylerini zamanla unutmaya, bu sebeple de onlar için artık endişelenmemeye başlıyor. Yani artık ailesiz, sevgisiz, ancak tasasız ve korkusuz, kaygısız kalabiliyor. Hikayenin devamı ise... Korkmamak için hayatından sevmeyi çıkarmak mı gerekir, endişeleri azaltmak için daha az umursamak, en sonunda da unutmak mı gerekir? Hangisi daha iyidir? Korkarak yaşamak mı, endişelenerek yaşamak mı yoksa bir başına kalıp, hiç bir şey için korkmadan yaşamak mı? Getirdiği götürdüğünden az olduğunda, e tabi dengeler değişmeye başlıyot.

Clement Freud’un Grimble’ında ise normal anne babalardan farklı bir ikiliye sahip Grimble’ın ailesinin beş günlüğüne evden ayrılması sonucu, beş gününü beş farklı güne çeviren çocuk Grimble’ın öyküsünü okuyoruz.

Geri kalan hikayelerden de tek tek bahsetmeye sanırım gerek yok, sizi bekleyen birbirinden farklı bu hikayeleri bir gün içinde okuyup bitirmek zevkinden sizi mahrum bırakmak istemem. 

Neil Gaiman öykülerinde ve kitaplarında bulunan tat, tamam belki bir yazar üzerinden tüm kitabı, yazarları etiketlemek kötü bir fikir olacak ama, o hikayelerden aldığım tadı bu kitaptaki hikayelerden de aldım. Diyorum ya, biraz çocuk kafalı olmak lazım. Eğer sizde de hala çocukluk kaldıysa, hayalet hikayelerini, mahalledeki garip kadınların ardında gizli bir masal yattığını düşünen yanınız kaldıysa, hafiften ürperdiğiniz, merak ettiğiniz ve sizi çeken "çocuk" dünyasından kareler hala zihninizi kurcalıyorsa, bu öyküleri atlamayın derim. 

Sürekli Neil Gaiman eksenine sıkıştırarak koca bir kitabı ve birbirinden değerli bir çok yazarı es geçtiğimi düşünebilirsiniz, ama düşünmeyin. Özellikle bu yıl içinde Neil Gaiman dünyasında daha çok yer buldukça kendime (onun benim dünyamda yer bulduğu kadar belki de, kim bilir...) işte bu kitaptaki hikayeleri okumak için daha hevesli olmaya başladım. Sürekli dediğim gibi, içindeki çocuk "beyni", çocuk düşünceleri ne kadar kişiyi ele geçirmişse, o tadı, o lüksü ne denli kullanabiliyorsa okuyucu, işte bu öyküler de o denli etkili olacaktır.

Bir yerde, kendinize bu zevki ve lüksü aşılamak isterseniz, başlama adımlarınızdan biri olarak bu tavsiyeme kulak verip, Şamatacı Suçlular'ı okumaya başlayın; devamında da sizi yine İthaki Yayınları'ndan çıkan Neil Gaiman'lara doğru kendinizi bırakıp, çocuklaşmaya başladıkça size daha çok kendiniz gibi hissettirecek o dünyaya doğru koşmaya başlayın.


Hiç yorum yok: