9 Ekim 2015 Cuma

Lev Tolstoy "İnsan Ne İle Yaşar"

Rus edebiyatının akla ilk gelen yazarlarını okumaya devam ediyorum. Yani en azından benim aklıma ilk gelen yazarlarını.

Lev Tolstoy'un Oda Yayınları'ndan çıkan "İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabı, bu okuma planım dahilinden en son okuduğum kitaptı. İçinde bence birbirinden etkileyici, insanın içini gören üç öykünün bulunduğu bu kitabı baştan belirteyim, okumadıysanız atlamayın. Farklı dönem ve ülkelerde aynı bu öykülerin gözüyle, hissiyle yazılmış, farklı yazarların imzasını taşıyan başka hikayeler de okudum, ancak Tolstoy'un bu eserini (okuduysam da hatırlamıyorum zira büyük ihtimalle 20 yıl falan öncedir) geç okumak yine benim bir kaybım diyebilirim.

İlk öykü, kitaba da adını veren İnsan Ne İle Yaşar adlı öykü. İnsanın zenginliğinin ve ihtiyaçlarının ne olduğu üzerine, yaşadığı toplumun gerçeklerini gerek ekonomik gerekse siyasi olarak gözlemleyip yansıttığı, hatta kendi ekonomik zorluklarla geçen hayatında yaşadıklarının bir şekilde biçimlendirdiği kanısında olduğum bu öyküde, fakir bir ailenin, fakir bir adamın kalbini iyiliğe ve güzelliğe açmasıyla hayatında yaşadığı değişimi anlatıyor.

İyiyi de kötüyü de beslemenin, iyiye ya da kötüye sahip olmanın açgözlülüğe son vermek ve paylaşmakla ortadan kalkacağının bir örneği de diyebiliriz.

Bir sonraki hikaye İnsanın Ne Kadar Toprağa İhtiyacı Vardır adını taşıyor. Ufak bir şans kapısı bulduktan sonra azla yetinmeyip, çoğun da çoğuna göz dikip, toprak sahibi olmak için oradan oraya sürüklenen bir yoksulun, kazandıkça kazanmak için açgözlülükle giriştiği işleri anlatıyor.
Son hikaye olan Bey İle Uşağı'nda ise Tolstoy, fedakarlık, günahkarlık, affedilme, kibir gibi konuları gerçekçi ve yalın bir kurgu içinde okura aktarıyor. Zor bir yolculuğa çıkan efendi ve uşağının geçmişleri ve tavırlarıyla tıpkı "konumları" arasında da büyük fark olmasına rağmen, tüm insanlar için eşit olan tek gerçeğin, onlar için de fark yaratmadığını anlatıyor.

Tolstoy hakkında daha önce de blog'da bir yazı yazmıştım, sanırım 1 yıl kadar önce, Sergei Baba adlı hikayesine de orada değinmiştim. Tolstoy bildiğim kadarıyla hayatının son döneminde dine yönelen, buna ek olarak Marksist felsefeye de kendisini yakın hisseden bir yazar. Bunu da eserlerinde sık görmek mümkün. İnsan Ne İle Yaşar adlı kitabında da öne çıkan noktalar, açgözlülüğün nasıl yıkıcı bir şey olduğunu vurgulayan, meta fetişizmi ve sermaye biriktirmenin insanın sonunu nasıl hazırladığı, hikayelerine bakınca ilk aklıma gelenler oluyor. Maddi zenginliğin maneviyatı katlettiği yönünde bir çıkarım yapmak, ya da daha doğru tabirle maddi zenginlik uğruna maneviyatı katletmenin insanın ölümü olduğunu söylemek mümkün sanırım. Haliyle bu durumda da insanın ne ile yaşadığını bulmak gibi, aslında ne ile öldüğünü, ne ile insan olma halinden uzaklaştığını yani sonuçta yine öldüğünü de anlamak mümkün diye düşünüyorum.

Not: Gönderide kullandığım görsel bana aittir, izin kullanmanızı bu yüzden istemiyorum. Teşekkürler.

Hiç yorum yok: