16 Kasım 2013 Cumartesi

Lydia Millet "Benim Mutlu Hayatım"

Okuduğum tek gazetenin kitap eki sayesinde geçtiğimiz hafta haberdar olduğum bu kitaba bu hafta içinde kavuştum, dün de okumayı bitirdim.

Oldukça acıklı olduğunu garanti edebileceğim kitap, bir akıl hastanesinde kendi odasında kilitli unutulan bir kadının hayatını odasının duvarlarına yazmasıyla başlıyor. Adı asla kitapta geçmeyen akıl hastası karakterin bir yandan durumuna üzüldüğüm gibi, bir yandan da sürekli yaşadıkları için mutlu olabilme tavrını dehşet içinde karşıladım. Neden mi?

Bahsettiğim karakter kimsesiz; koruyucu aileden koruyucu aileye verilmiş, ev işleri yapmış, çocukluğu çocuk gibi değil de iş yapmakla geçmiş. Üstelik bu sırada karakter hala çok küçük, 10 yaşlarına falan denk geliyor en fazla. İşin garibi, o her zaman dünyaya baktığı “olumlu” gözleri hiçbir zaman kaybetmeden, sesini çıkarmadan her şeye katlanıyor. Çünkü, hasta. Çünkü bir tecavüzün tecavüz olduğunu anlayamayacak kadar hasta.

Hastanenin bodrumunda unutulmuş bir halde, biz de geçmişinden itibaren bu günlere nasıl geldiğini, nasıl yaşamak için diş macunu yemek ve su içmekten başka bir şansı olmadığı zamanlara geldiğini okuyoruz. Bir nebze Açlık adlı kitabı hatırlayabilirsiniz okurken ama tabi sanmayın ki sürekli açlığı üzerinden bir gidişat var; hayır. Çok az yerde çok az satırla buna değiniyor. Asıl olarak kendisinin “Kardeş”i içinizi parçalayacak ve kitapta büyük yer kaplayacak.

Başına gelen felaketlere bir şekilde katlanabilen hasta karakterin Pollyanna (yazabildim mi doğrusunu?) olduğunu sanmayın fakat. Bahsettiğim çok daha farklı bir durum.

Uzun zamandır bu kadar üzülerek okuduğum bir kitap hatırlamıyorum. 2003 Pen Kurgu Ödülü kazanmış kitap zaten. O kadar mutsuz bir hale geldim ki kitap bittiğinde, tıpkı Excision filmini izledikten sonraki hislerime benzer şeylere kaplamıştı beni.

İnsanlar olarak garip varlıklar olduğumuz için kitapta tamamen kurgu olsa da aslında gerçek hayatta böyle insanların, daha beter sorunlar içinde hayatlarını yaşamak zorunda olduklarından emin olduğum için bir şımarıklık mı dersiniz densizlik mi dersiniz ne dersiniz bilmiyorum ama bir an durup akıl sağlığımı kitapla kıyaslama hadsizliğine kapıldım. Bunu da doğamızdaki “daha kötü durum başına gelmediği için kendini şanslı sayma” ruh haline bağlıyorum.

Hala “benim mutlu hayatım” bakışına sahip olan bir karakterle siz de tanışmak isterseniz, kesinlikle okumanızı öneririm.

“Ve fısıldıyor: Hayalin içindeyiz çünkü hayal ettik. Onu hayal ettik ve bildik. İşte bu yüzden, diyor, burada daha fazla kalmak zorunda değiliz. Çünkü hayal biz olmadan da sürüp gidiyor.”

Syf: 172

2 yorum:

Samet Yangın dedi ki...

Sonuna kadar bir umut...

Kareler Ve Sayfalar dedi ki...

Sanırım o umut yüzünden bu denli hüzünlü ve etkileyiciydi.