13 Kasım 2012 Salı

The Raven (2012)

Edgar Allan Poe hayranı bir seri katilin cinayetlerine son vermek amacıyla, şehre yeni dönen Poe ve polisin ortak bir faaliyete girişmesiyle başlıyor film. Sebepsiz yere ve aynı Poe öykülerinde olduğu gibi (ki aslında sebebi de bu oluyor), ve o öykülerdeki detayları barındıran cinayetler karşısında katili en yakın tanıyabilecek kişi olan Poe ile polisin ortaklığı mecburi hale geliyor.

Katil Poe’dan bir istekte de bulunuyor; bunun sonucunda ise Poe’nun en değer verdiği insanın hayatının devam etmesi ya da sona ermesi bulunuyor. İpleri film boyunca aslında bir Poe’nun bir katilin elinde görüyoruz.

Filmin açılış sahnesinde, Sherlock Holmes’un neredeyse çıkış sebebi olan, Poe’nun birbirinden güzel olan Auguste Dupin öykülerinden akıllara gelebilecek bir cinayet sahnesi var. İzlerken bu sahneyi görüp yanılgıya düşmüş, tüm filmin bu cinayeti işleyen “kişi”(!)yi bulmaya yönelik olduğunu sanmıştım. Ancak hikayeye dahil olan katilin yorulmadan işleyeceği daha çok “Poe öyküsü” bulunmaktaydı.

Mükemmel, aman aman bir film değil. Ancak izlerken sıkmıyor. Genelde bu tip hikayelerin anlatıldığı filmlerden kaçarım; seri katilin peşinde olan ve eninde sonunda iş kendine de bulaşacak olan başkahraman hikayelerinden. Ancak The Raven bunu yaratmadı bende. Gayet akıcı, sürükleyici geldi. Ama genel olarak imdb puanın üzerine daha fazla çıkabileceğini de sanmıyorum, öyle özetleyim.

Hiç yorum yok: