22 Ağustos
1873'te Belarus'ta doğan Alexander Aleksandrovich Bogdanov yalnızca bir yazar
olarak var olmamış; Bogdanov aynı zamanda bir bilim adamı, filozof, ekonomist
ve tıp alanında araştırmalara imza atmış bir bilim kurgu yazarı. Eğitim hayatı
tutuklamalar ve sürgün ile geçen Bogdanov, 1903 yılında Rus Sosyal Demokrat İşçi
Partisi'nin Bolşevik fraksiyonuna katılmış. Siyasi hareket bir zamanlar
Lenin'le aynı fikirleri paylaşsa da bir süre sonra Lenin'le karşı karşıya
gelmiş ve içinde bulunduğu siyasi oluşumdan uzaklaştırılmış.
Aldığı tıp
eğitimi ile (Kendisi aynı zamanda doktor) kan transferi üzerinde çalışmaya
başlamış; burada amacı ise tam da bir bilimkurgu yazarından beklenecek şekilde
"ebediyen genç insanlar" yaratmakmış. Fakat Bogdanov, kendi üzerinde
bu konuyla ilgili giriştiği bir deney sonucunda hayatını kaybetmiş. Kimilerine
göre ise bu bir intiharmış.
Bu bilgileri
özellikle paylaşmak istedim zira Kızıl Yıldız'da karşıma çıkan onlarla şeyle
doğrudan bağlantılıydı. Yazarın kendi hayatından ve dönemin Rusya'sından
taşıdığı izler ve anlatımı güçlendiren bu gerçekçilik için bunlara değinmek
istedim.
Hikayede,
siyasi fikirleriyle ön planda olan Lenni'nin bir gün tanıştığı bir adamla
hayatının değişmesine şahit oluyoruz öncelikle. Lenni ve eşinin ayrılması
ardından bu adam, Menni, kendisine inanılmaz bir şey öneriyor: Mars'a yolculuk!
Kızıl Yıldız'a yolculuk!
Oturmuş bir
sosyalizm düzeninin bizleri karşıladığı Mars'ta üretim, tüketim, eğitim, sanat,
bilim ve sosyal hayat gibi konularda detaylı analizlerle aslında Bogdanov'un
ütopyasını ve planlarını okuyoruz.
"Çalışmak,
gelişmiş sosyalist insanın doğal gereksinimidir ve örtülü veya açık bir şekilde
çalışmaya zorlamak bizim için son derece gereksiz bir şeydir." diyor Menni
bir gün misafirlerine fabrikalarını gezdirirken. Son derece detaylı hesapların
yer aldığı satırlarla anlatılan, bilimsel bir tabana oturtulan bir çalışma
düzeni içinde Mars'ta insanlar istedikleri alanda, istedikleri kadar çalışma
hakkına sahip. Giyinmek için para ödemeye, sağlık için para ödemeye gerek yok.
Toplumun, toplumdaki herhangi bir bireyin neye ihtiyacı varsa onu almakta
özgür. Ancak burada sahiplenme gibi bir kavram da kesinlikle yerleşik değil;
çocukların yaşadığı bir çocuk köyünde, bir çocuğun diğer çocuğa kaptırmak
istemediği oyuncağı için "o benim" demesi yadırganan bir durum mesela.
Sosyalist
düzenin sunulması haricinde yazar kitapta kendi hayatından da yola çıkarak
sıkça tıbbi bilgilere değiniyor, kan nakli gibi kendisini adadığı bir konuyu
romanda da karşımıza Marslılar üzerinden çıkarıyor. Kan naklinin de sosyalist
düzen içinde ortak yaşam ve paylaşım temelinde sunulması ilgi çekici
noktalardan biri.
Mars'ta hayran
kalınası bir sosyalist düzen hüküm sürerken, şiddetin de bir yere kadar aslında
desteklendiğini şu sözlerle anlıyoruz; "Hangi akıllı yaratık, örneğin
kendini savunmak için şiddet kullanmayı reddeder?". Aynı şekilde kendi
varlıkları sürdürmek için kesinlikle nüfus planlaması yapmayan bir toplum
olarak karşımıza çıkıyor Kızıl Yıldız. Zira özgür üremenin bir hak olduğu ve
doğal kaynaklarının tükenmesi tehdidine rağmen bu konuda çok net bir tavır
yansıtıyorlar. Ayrıca ne kadar kalabalık olurlarsa o kadar avantajlı konumda
olacakları bir konuya da değiniyorlar; başka gezegenlerin işgali.
Aleksandr
Bogdanov'un ütopyası olarak karşımıza çıkan ve bilimkurgu eserlerin arasında
bence yazıldığı tarih ve içerikteki ileri teknoloji, geleceğin teknolojisi
tasvirleri de göz önüne alınırsa Kızıl Yıldız kesinlikle alanında öncül
romanlardan biri.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder