10 Eylül 2014 Çarşamba

Ingvar Ambjörnsen "Tavandaki Kukla"

Tavandaki Kukla, Ingvar Ambjörnsen'in okuduğum ilk kitabı oldu. Bu zamana kadar adını yer yer duymama rağmen hiç okuma şansım olmamıştı. İşsizlikle beraber gelen "yürüyüş için bolca zamana sahip olma" fırsatıyla beraber çıktığım günlük yürüyüşlerin birinden, eve iki kitapla döndüm. Biri Tavandaki Kukla'ydı.

Romanda baş karakter olan ve yer yer kendi ağzından ya da günlüğünden olayların akışına şahit olduğumu Rebekka'nın kız kardeşi Stina tecavüze uğradığı için bir akıl hastanesinde tedavi görmektedir.  Akıl sağlığını yitiren, konuşmaktan vazgeçen, ailesinden ayrı, bir hastanenin bir odasında yaşamaya mahkum, tecavüz mağduru kardeşi için Rebekka, üzülmekten daha fazla şey yapmaya karar verir: İntikam almaya. Kardeşinin hayatını, ölümden önce çalan tecavüzcüden intikamını almaya karar verir.

Can çekişen bir evliliği olan Rebekka, intikam almak için peşinde olduğu adamı yakından takip etmek ve planını uygulamaya koymak için, çocukluklarının geçtiği anneannesinin ve dedesinin evlerine taşınır. Soğukkanlı, planlı bir şekilde adım adım ilerlemeye başlar. Bu intikamın en "soğuk" yanı ise, öldürücü bir darbe vurarak her şeye son vermekten ziyade, yavaş yavaş ve acı çekerek bir sonu hazırlamaktır.

İntikam duygusu ve acıyla yaşayan bir kadının, kitabın arka kapağında da belirtildiği üzere neredeyse saplantıya dönüşen intikam arzusunun neler yaptırabileceğini, kuzeye has soğukluğu hissettirerek okutan bir kitap Tavandaki Kukla.

Soğukkanlılık ve otokontrolün zirvesinde gezinen Rebekka'nın, sinsice uyguladığı planında kullanmak üzere stokladığı insanlardan (yani insan ilişkilerinden) tutun da geçmişe dönük kısımlarda okuyucuya sunulan kısa ama detaylarıyla Rebekka'nın içinde bulunduğu hali şekillendirecek olaylar barındıran her bir satır hikayeyi sürükleyici kılan ve güçlendiren şeylerden biri.

Tecavüz gibi insanlık dışı bir şiddet eyleminin denize düşen bir taş misali yaratabileceği tüm nefreti, her bir dalganın şiddetiyle anlatıyor yazar.

Kesinlikle şu ana kadar okumamış olmayı kayıp saydığım bir yazar oldu Ingvar Ambjörsen. 

Hiç yorum yok: