26 Eylül 2014 Cuma

Henning Mankell "Huzursuz Adam"

Eskişehir'de okurken, evime yakın olduğu için sıklıkla uğradığım İnsancıl Kitabevi (Eskişehir'e dair anılarımda büyük yer kaplayan bir yerdir; Adalar'da yer alan bu sevimli yer sayesinde hafta sonları evde canım sıkıldıkça, okuyacak bir şey de bulamadıysam keyfime göre, soluğu İnsancıl'da alırdım.... Nostalji köşemiz şimdilik bitti) sayesinde tanıştığım yazarlardan biri Henning Mankell'di. "Ölümün Karanlık Yüzü" adlı kitabıyla tanıştığım yazar, şu an saplantı derecesinde sevdiğim yazarlardan biri haline gelmiş durumda. Her yıl kitaplarını tekrar tekrar okuyorum; dizisini tekrar tekrar izliyorum ve her zaman bu blog'da fırsat buldukça kendisini deli gibi övüyorum.

Dedektif Kurt Wallander serisinin kitaplarından biriydi Ölümün Karanlık Yüzü. Böylece Hercule Poirot kadar sevdiğim bir başka polisiye kahramanı ile tanışmış oldum. Sağlık sorunları olan, sorunlu bir evliliği ardında bırakmış olsa da eski karısını asla unutamamış olan Wallander, aralarında yer yer uçurumlar olsa da aslında birbirlerine çok benzedikleri için bir türlü anlaşamadığı kızı ile olan ilişkisi her daim sorunlu olan Wallander... Gittikçe agresifleşen ama çalıştığı işin üzerindeyken dikkatinden zerre bir şey kaçmayan Wallander... Babasıyla arasındaki mesafe ise asla kapanmayan Wallander...

Ben Wallander'a gerçekten hayranım. Mankell çok gerçekçi bir karakter yaratmış. Aşırı yediğinde midesi bozulan, uyku düzeni olmayan, çalışkan, depresif... Böyle yazınca sığ ve yetersiz geliyor anlatım ancak bu karakter ile tanıştığınızda beni anlayacaksınız.

Huzursuz Adam'a gelirsek.

Elbette - yine elbette diyerek - polisiye bir romanı katletmemek adına konuya dair pek az bir şey söyleyeceğim. Hatta söylemeyeceğim; kitabın arka kapağındaki yazıyı google'larsanız zaten yeteri kadar bilgiye ulaşırsınız.

Onun yerine üzücü bir şeyden bahsedeceğim.

Bu Wallander serisinin son romanı! Kurt Wallander artık 60 yaşında.

Altın Kitaplar tarafından yayınlandığı hafta edinmiş olmama rağmen 2014 Eylül ayına kadar okumamıştım bu kitabı. Çünkü Wallander'a veda etmek istemiyordum.

Normalde çok hızlı okumama rağmen kitabı okurken özellikle kendimi yavaş okumaya yönlendirmeye çalıştığım anlar oldu. Resmen sonunun gelmesini istemiyordum.

Hiçbir ipucu vermeden yazmaya çalıştım. Kitabın üzerimde uyandırdığı duyguları da es geçiyorum, hiçbir şekilde Wallander'ın son hikayesine dair bir şeyleri mahvetmek istemiyorum sizin gözünüzde.

Bitirmeden önce kısaca bir şey eklemek isterim: Konusu itibariyle kesinlikle diğer Wallander romanlarından çok çok farklı. Olayların sebebi ve sonucu tipik bir Wallander hikayesine benzemiyor. Bence yapısı ve konusu farklı, pek farklı. Kitabın derdi de çok farklı. Okuyunca göreceksiniz. 

2015'te yeniden tüm kitaplarını okuyacağım. Bu yılki Wallander Okuma Maratonu'nu bu ay tamamladım çünkü.

Huzursuz Adam'la gelmiş geçmiş en iyi polisiye yazarlarından birinin, gelmiş geçmiş en iyi polisiye kahramanlarından biriyle vedalaşmaya hazır olun. 

Hiç yorum yok: