Eskişehir'de
okurken, evime yakın olduğu için sıklıkla uğradığım İnsancıl Kitabevi
(Eskişehir'e dair anılarımda büyük yer kaplayan bir yerdir; Adalar'da yer alan
bu sevimli yer sayesinde hafta sonları evde canım sıkıldıkça, okuyacak bir şey
de bulamadıysam keyfime göre, soluğu İnsancıl'da alırdım.... Nostalji köşemiz
şimdilik bitti) sayesinde tanıştığım yazarlardan biri Henning Mankell'di.
"Ölümün Karanlık Yüzü" adlı kitabıyla tanıştığım yazar, şu an
saplantı derecesinde sevdiğim yazarlardan biri haline gelmiş durumda. Her yıl
kitaplarını tekrar tekrar okuyorum; dizisini tekrar tekrar izliyorum ve her
zaman bu blog'da fırsat buldukça kendisini deli gibi övüyorum.
Dedektif
Kurt Wallander serisinin kitaplarından biriydi Ölümün Karanlık Yüzü. Böylece
Hercule Poirot kadar sevdiğim bir başka polisiye kahramanı ile tanışmış oldum.
Sağlık sorunları olan, sorunlu bir evliliği ardında bırakmış olsa da eski
karısını asla unutamamış olan Wallander, aralarında yer yer uçurumlar olsa da
aslında birbirlerine çok benzedikleri için bir türlü anlaşamadığı kızı ile olan
ilişkisi her daim sorunlu olan Wallander... Gittikçe agresifleşen ama çalıştığı
işin üzerindeyken dikkatinden zerre bir şey kaçmayan Wallander... Babasıyla
arasındaki mesafe ise asla kapanmayan Wallander...
Ben
Wallander'a gerçekten hayranım. Mankell çok gerçekçi bir karakter yaratmış.
Aşırı yediğinde midesi bozulan, uyku düzeni olmayan, çalışkan, depresif...
Böyle yazınca sığ ve yetersiz geliyor anlatım ancak bu karakter ile
tanıştığınızda beni anlayacaksınız.
Huzursuz
Adam'a gelirsek.
Elbette -
yine elbette diyerek - polisiye bir romanı katletmemek adına konuya dair pek az
bir şey söyleyeceğim. Hatta söylemeyeceğim; kitabın arka kapağındaki yazıyı
google'larsanız zaten yeteri kadar bilgiye ulaşırsınız.
Onun yerine
üzücü bir şeyden bahsedeceğim.
Bu Wallander
serisinin son romanı! Kurt Wallander artık 60 yaşında.
Altın
Kitaplar tarafından yayınlandığı hafta edinmiş olmama rağmen 2014 Eylül ayına
kadar okumamıştım bu kitabı. Çünkü Wallander'a veda etmek istemiyordum.
Normalde çok
hızlı okumama rağmen kitabı okurken özellikle kendimi yavaş okumaya
yönlendirmeye çalıştığım anlar oldu. Resmen sonunun gelmesini istemiyordum.
Hiçbir ipucu
vermeden yazmaya çalıştım. Kitabın üzerimde uyandırdığı duyguları da es geçiyorum,
hiçbir şekilde Wallander'ın son hikayesine dair bir şeyleri mahvetmek
istemiyorum sizin gözünüzde.
Bitirmeden
önce kısaca bir şey eklemek isterim: Konusu itibariyle kesinlikle diğer
Wallander romanlarından çok çok farklı. Olayların sebebi ve sonucu tipik bir
Wallander hikayesine benzemiyor. Bence yapısı ve konusu farklı, pek farklı.
Kitabın derdi de çok farklı. Okuyunca göreceksiniz.
2015'te
yeniden tüm kitaplarını okuyacağım. Bu yılki Wallander Okuma Maratonu'nu bu ay
tamamladım çünkü.
Huzursuz Adam'la
gelmiş geçmiş en iyi polisiye yazarlarından birinin, gelmiş geçmiş en iyi
polisiye kahramanlarından biriyle vedalaşmaya hazır olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder