27 Şubat 2015 Cuma

Altay Öktem "O Adam Babamdı"

Altay Öktem'in son kitabı "O Adam Babamdı"yı bitirmek için saatlerce ders çalışmanın ardından dün gece sabaha karşı yattım. Kitabı elimden bırakıp bırakıp okumaktansa, hikayenin gidişatına gündelik hayatımın kesintilerini karıştırmaktansa gecenin bir yarısında, hazır kedi de uyuyorken (Kedimle ilgilenin bu arada, adını falan sorun, rengini sorun, cinsiyetini falan sorun - şaka) kitabı bitireyim dedim. Hiç zor olmadı; zaten hikayenin ilginçliği ve yazarın eski Türkçe'yi sıklıkla kullanmasına rağmen akıcılığından bir şey kaybetmeden kendisini okutan bir roman O Adam Babamdı.

Roman, babasının ölümü ardından, babası ve hayatı ile yüzleşmeye ancak hazır hale geldiğini düşünen anlatıcının babasını defnetmesi ardından başlıyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yatan babasıyla yaptığı bir kaç tane olmasına rağmen uzun sürelere yayılan görüşmelerin, babasının ağzından aktarımı romanın büyük bir kısmını oluşturuyor.

Kendi babasıyla kapatamadığı bir hesabın ardından, ilginç bir kişiliğe dönüşmesinin haricinde, çocukluğundan itibaren bariz bir sorunun etkisinde olan anlatıcı Haydar Bey'in hikayesini dinlemeye başlıyoruz. Dokuz parmak daktilo yazabilen, tertipli, düzenli, naif bir karakter olan Haydar Bey, sebebini anlayamadığı bir şey sonucunda, bir anda işini nasıl kaybettiğini anlatıyor. Evine, biricik Sacide'sine sığınan, ona yakınan, ağlayan Haydar Bey, Sacide'nin tepkisiz, bir miyav bile demeyen haline rağmen yine teselliyi dünyanın düzenini sağladığı evinde ve kedisinde nasıl bulduğunu anlatıyor. Ancak, sakin hallerine rağmen Haydar Bey'in bu olay ve sonrasında anlattıkları, hem dinleyicinin hem de okuyucunun suratına uzun aralıklarla atılan sert tokatlar gibi çarpıyor. Bir seri katil olan Haydar Bey'i, ilk cinayetinden itibaren izlemeye böyle başlıyoruz. Ne katil olduğundan, ne zarar verdiğinden haberi varmış gibi davranan, örnek insan profili çizmesine rağmen çizgi dışına çıktığında  da tam çıkan Haydar Bey için normalin içindeki normlar bazen başka bir evrenin gerçekliğine dönüşüyor. Sonunda, hem Haydar Bey, hem de romanın ilk başta Haydar Bey'in konuşmasını sağlayan anlatıcı, "O Adam Babamdı" diyor. Yani, sorun, babalar üzerinden ilerliyor. Babanın keşfi, babayı tanıma, babayı anlama ve sonunda, kendisine ulaşma. 

Sigmund Freud'un vaka olarak ele almaktan mutluluk duyacağı, bu mutluluğu korkuyla beraber yaşarken adeta ilginçliğinden kendisini kaybedebileceği bir portre çiziyor Haydar Bey.

Elbette, doğal olarak, ben ruh bilimci değilim. Ancak, bence, ısrarlı diyorum bence, travma sonrası kişilik bozukluğundan muzdarip, zamanında düzeltilebilecekken fark edilmediğinden kontrolden çıkmış bir sorunun pençesinde bir karakter Haydar Bey. Takıntılı davranışlarıyla, ne bileyim, hikaye içinde en basitinden evi havalandırma ve pencereyi aralama olarak okura yansıtılan kısa olaylar üzerine yaptığı yorumlar bile bunu pekiştiriyor. Haydar Bey'in dışa yansıttığı ve normal görülebilecek tüm hali ve tavrını fazla fazla vurgulaması belki de benliğini korumak için kendisini kaybeden egonun imdat çağrıları. Bir de bastırılan tüm dürtülerin saniyeden kısa zamanlarda olan bitenin gidişatını norma dışına çıkaracağı "katletme" anlarına en azından ben başka bir anlam veremiyorum. Yaşanan, insanlara yaşattığı ve yaşadığı onlarca olayın ardından olan biteni "normale uydurma çabası" ise karmaşık yapısı içinde, bir suçlu ve bir hastanın neler hissedebileceği ve tüm "ölümlere" şahit olma ve "ölümleri yaratma" sonrasında benliğini nasıl bastırıp, normal hayatına dönebilmesine dair okura ilginç bir deneyim de sunuyor bence. Son olarak, baba sorununu andığımıza göre başka okurların da aklına en başta gelebilecek Oidipus kompleksini akla getiren, ancak anneye karşı koruyucu ve hatta kırılgan olan tavrı altında, babayla olan sorunlar yüzünden yine Oidipus kompleksi tanımına ulaşmayı engelleyen davranış "eksiklikleri" var bence. Psikiyatri ile ilgilenenlerin de merak duygusunu uyandıracağını düşünüyorum ek olarak. Umarım okurlar, akademik olarak bu tip alanlarda uğraşan insanlar da bu kitabı yorumlarlar ve benim yetersiz "psikiyatrik analiz" çabamdan daha fazlasını okuma şansımız olur.

Hiçbir akademik bilgim olmamasına rağmen yazıya bu psikiyatrik yorumlarımı eklemesem olmazdı. Hoş görün. 

2 yorum:

Cessie dedi ki...

Kapak resmi Bahadır Baruter'i anımsattı bana. Kapak tasarımı kime aitmiş merak ettim.

Kareler Ve Sayfalar dedi ki...

@Cessie: Bahadır Baruter'e ait :)