12 Şubat 2015 Perşembe

Erich Fromm "Psikanaliz ve Din"

Gerçekten bir kaç yayınevi var, bir gün onlarla ilgili de bir yazı yazarım sanırım, resmen lisans eğitimi alabilir, hatta lisans üstü bir eğitime doğru yönelebilirsiniz sırf yayınladıkları kitapları takip ederek bile. Bu size abartı bir ifade gibi gelmesin, cidden lisansta okuduğunu kitapları toplayıp bir kenara koyun, şöyle bir bakın. Ama yalnız okulda, okumanız gerektiği için okuduklarınız ve ders kitaplarınızı diyorum. Ek, keyfi okumalar dahil değil. Umarım anlatabilmişimdir. Ne diyordum; girişte belirttiğim  yayınevlerinden biri olduğunu düşündüğüm Say Yayınları'ndan yine güzel bir kitap, yine tavsiye edebileceğim bir kitap var karşınızda. Yazıya geçeyim.

Say Yayınları'nın Psikoloji Dizi'nden son basımı 2012'de yapılan Psikanaliz ve Din, Erich Fromm'un Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung'ın düşüncelerinden yola çıkarak önce dini, ardından da psikanalizi yorumladığı bir eseri. Birbiriyle yolları bir gibi görünse de aslında keskin çizgilerle birbirlerin ayrışan düşünceleri olan psikiyatrinin bu iki isminin, psikiyatride üzerlerine yapışan ve kitapta Fromm'un çürüttüğü iddialar da yer alıyor.

İnsan doğasının doğa karşısındaki acizliğinin bir sonucu olarak dinin ortaya çıktığını söyleyen Freud, dinin kökeninde "yanılsama" dediği kavramın olduğunu belirtiyor. Şöyle ki, kişinin hayatında karşılaştığı ve kendisinde korku duygusu uyandıran durum ve kişilerin üstesinden "babasına güvenerek", "babasına sığınarak" gelebilmektedir. Bu da ilerleyen zamanlarda "baba" figürüyle aynı işlevi gören "din" olgusunu benimsemesine yol açmaktadır. Ancak bunu tanımlarken, yani babayı konumlandırma biçimine bakarak çocuğu aynı zamanda "nevrozlu" olarak yorumlamaktadır. Yani bu ihtiyaç, bu otorite ihtiyacı ve sığınma ihtiyacı, yücelttiği figür, çocuğun bir nevroz içinde olmasına yol açan sebeplerden ve nevrozun sonuçlarından biridir. Freud böyle diyor yani.

(Ya nasıl bir durumdaysak şurada okuduğumu anladığımı yazmaya, alıntı yapmaya falan çekiniyorum. Biz nasıl bu hale geldik ayrıca?)

Tanrı kavramı üzerinden ahlakı da sorgulayan Freud, din ile paralel giden bir ahlak anlayışının, ahlaki değerleri yıkıma uğratacağı kanısındadır.

Bireyin dünya üzerindeki varoluşuna anlam verebilmesi için kendisini kurtarması gereken zincirler olduğunu vurgulayan Freud'un bireyin sınırlamaları aşarak kendisini var edebileceği düşüncesini aktarıyor Fromm.

Analitik psikiyatrinin kurucusu Jung'un fikirleri doğrultusunda da konuya yaklaşan Fromm, Jung'un düşünce üzerine "var olduğu sürece psikanalitik açıdan doğrudur" önermesiyle girişi yapıyor. Jung'un din tanımını, dinin neden var olduğu ve dinsel deneyimin sorgulanması ardından okura sunan Fromm, Jung'un dini boyun eğmeyle bir tutan bir şekilde yaptığı tanımı paylaşıyor.

Dini, bireyin benliği dışında bir güce teslim olması şeklinde yorumlayan Jung'a göre bilinçaltı da dinsel bir boyutta karşımıza çıkabilmektedir. Bireyin bilinçaltı ve bilinciyle arasına çekilen sert çizgilerin eleştirisini de getiren Jung, bilincin sınırları aşarak benliğe sızan bilinçaltını aynı zamanda tüm insanlığın ortak diline, rüyaların diline de açılan kapı olarak görmektedir. (Yazarın daha önce, yine Say Yayınları'ndan çıkan "Rüyalar, Masallar ve Mitler" adlı kitabına da bakmanızı tavsiye ederim, sembol dilinin insanlığın ortak dili olması üzerine güzel bir kitap).
Çağdaş batı toplumlarının içinde olduğu durumun, tanrılaştırılmış bir çok şeyi de içinde barındırdığını belirten Fromm, günümüzde paraya, güce, fiziksel güzelliğe, zekaya olan düşkünlüğün de bir nevi tapınma eylemi olduğunu vurguluyor.

Aynı zamanda takıntıların bir çeşit dini ayin olduğunu vurgulayan Fromm, bu davranışların bireyin "dünyayı düzene oturtma ve cezalandırılmadan kaçınma" yolunda attıkları bir nevi tapınma ayinleri, yalvarma seansları olarak görüyor. Nevrozlu olarak tanımlanan, hasta olarak tanımlanan ve her daim dini bir inanç barındırıyor olması gerekmeyen bu bireylerin sürekli olarak bir "otoriteye" olan ihtiyaçlarının sonucu olarak görülebilir sanırım bu "ayinler."

Farklı dinsel yaklaşımların çözümlemesini yapan ve bireyin inancı karşısında girdiği ruh halinin analizini yapan yazar, insanın gerçek düşüşünün kendisinden vazgeçmesiyle, kendisinden yüce bir güce koşulsuz itaat etmesiyle başladığını belirtiyor. Bunun sonunda da varlığına, benliğine düşman kesilmiş bir bireye dönüşmüş olduğunu ifade ediyor.

Psikanalizin dine karşı bir tehdit olduğu iddialarını son bölümde ele alan Fromm, bilinen Tanrı kavramını ve Tanrı'nın ne olduğu ya da ne olmadığı üzerine fikirlerine yer vererek kitaba son veriyor.

Hiç yorum yok: