13 Şubat 2015 Cuma

Ray Celestin "New Orleans Cinayetleri"

CAZIN BAŞKENTİDEKİ AZAP

Caz ve blues denildiğinde çoğu insanın aklına ilk gelen şehir büyük ihtimalle New Orleans'tır; bu yüzden de şehir, "Cazın Başkenti" olarak anılır. Farklı etnik kökenlerin etkisiyle şekillenen efsanevi kültürel yapısı içinde New Orleans, ülke içinden gelen ya da farklı ülkelerden gelen insanlar için bir cazibe merkezi olmaya uzun yıllardan beri sürdürmektedir. 

Şehrin efsanevi kültürel yapısı ve festivalleri, müzik dolu sokakları her ne kadar uzaktan bakınca tablo gibi gelse de, şehrin yakın dönemi de kapsayan zamanları dahil olmak üzere tarihi, bir çok acı veren detayı da içeriyor (gerçi içermeyen yer var mı dünyada?). Bir liman şehri olarak kendilerine iş fırsatı sunan coğrafi konumundan az çekmemiş şehir; kasırgalar ve sellerle yıpranmış; farklı kökenlerden gelen insanların bir arada yaşama çabasını gölgeleyen ırkçı hareketlerin karanlığını yaşamış...

New Orleans Cinayetleri de, şehrin yaşadığı kötü bir dönemin Ray Celestin kaleminden çıkma kurgusu olarak okuru bekliyor. Savaş sonrası dengeleri alt üst olmuş New Orleans'ta, mafyanın hüküm sürdüğü bir şehirde, aralıksız yağan yağmurun, peş peşe yakılan sigaraların, fonda caz müzik eşliğinde acımasız bir ırkçılıkla mücadele eden bir toplumun başına felaket olarak çöken "Baltacı" katilin hikayesini anlatıyor. Birbirinden bağımsız halde hareket eden ancak bir yandan da birbirleriyle bir şekilde bir ilgileri, bağları olan farklı karakterlerin Baltacı'yı bulmak için giriştikleri çabayı, her birinin kendi hayatlarında topluma karşı var olabilmek adına verdikleri mücadele ile birlikte ele alıyor. Katilin peşinde ilerleyen hikayede kurbanların acısı bir yana, her bir karakterin ırkçılık karşısında bir şekilde girdikleri savunma ya da dışlanma da satırlara yansıyor.

Baltalı katilin kol gezdiği şehirde, bir plana göre işlendiği belli olan, kurbanların ortak yanlarının olduğu ve bir sistem içinde, neredeyse "imza atılarak" bitirilen cinayetler işlenmektedir. Acımasız, vahşi ve  nefret dolu bu cinayetlerin arkasında yalnız bir deli mi vardır, yoksa iş bir kişiyi aşmış, büyük bir planın bir parçası mıdır? Profesyonelliği ile polisin ilerlemesini zorlaştıran, geride ipucu olarak yalnızca tarot kartları ve vahşetinin kurbanlarını bırakan baltalı katil, sıradaki cinayetlerinden biri için bir mektupla uyarıda bulunur: O gece New Orleans'ta cazın yükselmediği tek bir ev, tek bir sokak olmamalıdır. Cazın fon müziği eşliğinde alarma geçen polis, müziğin ve eğlencenin hakim olduğu gecede katile yaklaşmaya çalışacaktır.

New Orleans Cinayetleri için yalnızca polisiye demek biraz yetersiz kalıyor; içerdiği dram ve dönemi yansıtırken kullandığı detaylar bu tanımın kısıtlayıcılığından kurtulmasını sağlıyor. Savaşın ardından travmalarla şehre dönen onlarca gazinin sorunlarından tutun da yasaklar içinde yaşamaya çalışan, iteklendikleri muhitlerinde kendi egemenliklerini kuran ve kendilerini savunmak adına tehlikeli boyutlara ulaşan önlemler alan farklı etnik gruplar; rüyaların ve özgürlüğün ülkesi olarak geldikleri Amerika'da ancak ve ancak dışlanan insanlar...

Her bir karakterin kendi hayatında öne çıkan sorunlar, romanın dram yönünü güçlendiriyor: Siyahi bir kadınla evli olan ve bu evliliği herkesten gizleyen dedektif Michael Talbot, Talbot'un mafya ile olan ilişkisinin ispatlanması için kurulan planda yıllar önce hapse girmesine sebep olduğu, Baltacı cinayetlerini çözmek için mafya tarafından görevlendirilen ve hapisten çıkar çıkmaz bu işe koşan, İtalyan asıllı eski polis dedektifi Luca D'Andrea ve dedektiflik bürosunda çalışan, ancak kendi ırkını gizleyerek bir işe giren Sherlock Holmes hayranı Ida. Farklı karakterlerin araştırmalarına farklı bölümlerde yer vererek ilerleyen romanda, her bir karakterin New Orleans'ın bir yüzünü anlatması gibi bir durum da karşımıza çıkıyor. Her birinin farklı etnik kökenlere sahip karakterler olarak hikaye içinde yer alması da dikkate değen ve New Orleans Cinayetleri içindeki tarihsel gerçekliği, şehrin yapısının yansıtılması için özellikle öne çıkarılan bir nokta olarak değerlendirilebiliyor.

Abartıya kaçmadan, koşturmayı ve cinayetleri dallanıp budaklandırmadan ve okuyucuyu rahatsız etmeden anlatan, okuyucuyu kendisine bağlamak için hiçbir ucuz yolu kullanmayan bir roman New Orleans Cinayetleri.

Hiç yorum yok: