"Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde onur da yoktur.
Swastika Geceleri, Katharine Burdekin.
DİSTOPYALAR GELECEĞİN FOTOĞRAFI SAYILABİLİR Mİ?
Distopyalarda
anlatılanlar insanlık için asla olmayacak bir gerçeklikten ibaret gibi
görünebilir. Uyandığımız her yeni gün ile beraber, ileri bir tarihe doğru giden
dünyanın kendisi içinde bir çelişkiye düşerek insan hakları, medeniyet ve
demokrasi gibi başlıca konularda dahi gerilediğini görüyoruz. Bir zamanlar, bir
yazarın distopyasında insanların tüm yaşamlarını onları izleyen bir göz
tarafından gözetlendiğini okuyan insanlar için bu kurgu gerçek dışı bir
geleceğin tasviri olabilirdi. Oysa ilerleyen zamanla beraber izlenme işleminin
gözlerle ve/veya kulaklarla yapılmaktan daha da öteye geçtiğine maalesef
hepimiz tanık olduk. Ya da insanların üremelerinin sayılara bağlanmasının ya da
"gücün" istediği zaman ve yerde gerçekleşmesi gibi koşullarla
çevrelenmesi gibi kurguların, inceden inceye, küçük adımlarla karşımıza
çıktığını düşünmeye başlamadık mı? Kadınların yalnız ve ancak üremek (soyu
devam ettirmek), çocuğuna bakmak ve kocasına hizmet etmek olduğu fikrini
gizleyip saklasa da ya da büyük bir marifetmiş gibi her zaman her yerde savunan
(üstü kapalı sözlerle ya da açık açık) insanların varlıklarına maalesef bu
satırların kelimelerden oluştuğuna inandığımız kadar inanmıyor muyuz?
Distopyalarda anlatılan çoğu şey gibi, aslında bu konuda da o karanlığa gömülme
yolunda ilerlemiyor muyuz?
Sizin de
aklınıza dönüp dolaşıp 1984, Cesur Yeni Dünya, Biz gibi efsanevi distopyalar
gelmiyor mu her gün?
HİTLER'E TAPINAN DÜNYANIN HALİ
Swastika
Geceleri'nin yazarı, 1896 doğumlu İngiliz bir yazar olan Katharine Burdakin. On
bir kitabı bulunan yazarın eserlerinin çoğu feminist ütopya - distopya olarak
tanınmlanıyor. Encore Yayınları tarafından Temmuz ayında dilimize kazandırılan
1937 tarihli Swastika Geceleri adlı romanı, en popüler feminist distopyalardan
biri olarak edebiyat dünyasında anılıyor.
Romanın
yazıldığı tarihlerde Hitler'in Almanya'da kan emen bir vampir gibi nasıl
kendisine inandırmaya başladığı onlarca insan tarafından güçlendiğini, bu gücün
başta civar ülkeler olmak üzere, dünya üzerindeki dengeleri değiştirebilecek
bir hareket olarak varlığını hissettirdiğini tahmin edebilirsiniz. Hitler'in ve
Nazizimin, güneşin asla batmayacağı ülkeyi bile içine düşürdüğü tehlike ve
gerginlikten, Swastika Geceleri adlı bu esere uzanan yolu gözlerinizin önüne
getirebilirsiniz.
Swastika
Geceleri'nde zaman, Hitler'in dünyayı ele geçirişinin yedi yüzüncü yılında
geçiyor. Erkek egemen bir dünya düzeni kurulmuş, Japonya hariç ele
geçirilemeyen hiç bir yer kalmamıştır. Hitler'in doğmayıp infilak ederek
oluştuğuna inanılmakta ve Hitler'e tapınılmaktadır. Dünya üzerinden dinler
silinmiş, geçen zamana rağmen hala varlığına devam eden bir grup Hıristiyan ise
dışlanarak varlıklarını korumaya devam etmektedir. Kadınlar kesinlikle insan
yerine konulmamakta, tüm varlıklarını erkek çocuklar doğurmayı ya da erkek
çocuklar doğurması için kız çocuklar doğurmayı amaçlayarak sürdürmektedirler.
Kadın olduklarını belli edecek en ufak
bir detayı bile yok etmek isteyen erkek egemen güç yüzünden tek bir
kıyafet, kazınmış saçlar ile hayatlarına kendilerine ait, çevresi kapatılmış,
hapishaneyi andıran alanlarda devam etmekte, on altı yaşından büyük her erkeğe
"hizmet etmek" zorunluluğunda olarak yaşamakta, doğurdukları erkek
çocukları on sekiz ayı geçtikten sonra onlardan alınmaktadır. Zira bir çocuğun,
bir erkek çocuğunun bir kadın tarafından yetiştirilmesi hakaret olarak
görülmektedir.
Değiştirilen
tarihle, yok edilen tarihi eserlerle, yakılan kitaplarla artık Hitler'in
"varlığının" yedi yüzüncü yılında görevi yüzünden bir kaç kelime
bilen Naziler (Almanya ile sınırlı düşünmeyin zira İngiltere de dahil dünya
artık Naziler'in kontrolündedir ve Hıristiyan olmayan ya da Japon olmayan
herkes Nazi'dir) haricinde okuma yazma bilinmemektedir. Yazılı kaynakların
olmadığı dünyada, kitaplara ise elbette yer yoktur.
Bir İngiliz,
bir Nazi ve bir Şövalye'nin etrafında dönen hikayede, tarihi gerçeklerin
korunması ve gerçeği bilmenin ağır yüküne rağmen gerçeğin sonsuza dek
saklanabilmesi için harcanan çabaya tanık oluyoruz. Gerçeği anlatan tek kaynak
olan bir kitap ve kadının Hitler zamanındaki gerçek konumunu gözler önüne seren
bir fotoğraf ile hikayedeki kırılma noktalarından biri yaşanıyor. Adeta Thor
yerine konulan, "infilak ederek var olan" Hitler'in kitapta
belirtildiği üzere yanlış bir fiziksel tasvirinin, yedi yüz yıldır devam eden
hükümdarlıklarında Naziler için nasıl da güdüleyici bir etken olduğunu
görüyoruz. Yalanlar, bozulan anlatılar, yazılı bir tarihin olmamasından
kaynaklanan çarpıklıklar ve baştan beri hastalıklı olan bir düşüncenin
insanları yutmasının ve dünyayı sürüklediği, kadını yok ettiği ve mantığı
erittiği bir dünyanın tasviri için, Swastika Geceleri okunmalı.
3 yorum:
Bu kitabı bende okumayı düşünüyorum. bir yandan da sinirim bozulacakmış gibi düşünüyorum. bakalım bakalım:))
@Gül Akça: Kesinlikle okumanızı tavsiye edebilirim =)
tamam o zaman... zaten diğerlerini de okuduğum için bu eksik kalsa olmazdı:)
Yorum Gönder