19 Eylül 2014 Cuma

Katharine Burdekin "Swastika Geceleri"

"Düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde onur da yoktur.
Swastika Geceleri, Katharine Burdekin.

DİSTOPYALAR GELECEĞİN FOTOĞRAFI SAYILABİLİR Mİ?

Distopyalarda anlatılanlar insanlık için asla olmayacak bir gerçeklikten ibaret gibi görünebilir. Uyandığımız her yeni gün ile beraber, ileri bir tarihe doğru giden dünyanın kendisi içinde bir çelişkiye düşerek insan hakları, medeniyet ve demokrasi gibi başlıca konularda dahi gerilediğini görüyoruz. Bir zamanlar, bir yazarın distopyasında insanların tüm yaşamlarını onları izleyen bir göz tarafından gözetlendiğini okuyan insanlar için bu kurgu gerçek dışı bir geleceğin tasviri olabilirdi. Oysa ilerleyen zamanla beraber izlenme işleminin gözlerle ve/veya kulaklarla yapılmaktan daha da öteye geçtiğine maalesef hepimiz tanık olduk. Ya da insanların üremelerinin sayılara bağlanmasının ya da "gücün" istediği zaman ve yerde gerçekleşmesi gibi koşullarla çevrelenmesi gibi kurguların, inceden inceye, küçük adımlarla karşımıza çıktığını düşünmeye başlamadık mı? Kadınların yalnız ve ancak üremek (soyu devam ettirmek), çocuğuna bakmak ve kocasına hizmet etmek olduğu fikrini gizleyip saklasa da ya da büyük bir marifetmiş gibi her zaman her yerde savunan (üstü kapalı sözlerle ya da açık açık) insanların varlıklarına maalesef bu satırların kelimelerden oluştuğuna inandığımız kadar inanmıyor muyuz? Distopyalarda anlatılan çoğu şey gibi, aslında bu konuda da o karanlığa gömülme yolunda ilerlemiyor muyuz?

Sizin de aklınıza dönüp dolaşıp 1984, Cesur Yeni Dünya, Biz gibi efsanevi distopyalar gelmiyor mu her gün?

HİTLER'E TAPINAN DÜNYANIN HALİ

Swastika Geceleri'nin yazarı, 1896 doğumlu İngiliz bir yazar olan Katharine Burdakin. On bir kitabı bulunan yazarın eserlerinin çoğu feminist ütopya - distopya olarak tanınmlanıyor. Encore Yayınları tarafından Temmuz ayında dilimize kazandırılan 1937 tarihli Swastika Geceleri adlı romanı, en popüler feminist distopyalardan biri olarak edebiyat dünyasında anılıyor.
Romanın yazıldığı tarihlerde Hitler'in Almanya'da kan emen bir vampir gibi nasıl kendisine inandırmaya başladığı onlarca insan tarafından güçlendiğini, bu gücün başta civar ülkeler olmak üzere, dünya üzerindeki dengeleri değiştirebilecek bir hareket olarak varlığını hissettirdiğini tahmin edebilirsiniz. Hitler'in ve Nazizimin, güneşin asla batmayacağı ülkeyi bile içine düşürdüğü tehlike ve gerginlikten, Swastika Geceleri adlı bu esere uzanan yolu gözlerinizin önüne getirebilirsiniz.

Swastika Geceleri'nde zaman, Hitler'in dünyayı ele geçirişinin yedi yüzüncü yılında geçiyor. Erkek egemen bir dünya düzeni kurulmuş, Japonya hariç ele geçirilemeyen hiç bir yer kalmamıştır. Hitler'in doğmayıp infilak ederek oluştuğuna inanılmakta ve Hitler'e tapınılmaktadır. Dünya üzerinden dinler silinmiş, geçen zamana rağmen hala varlığına devam eden bir grup Hıristiyan ise dışlanarak varlıklarını korumaya devam etmektedir. Kadınlar kesinlikle insan yerine konulmamakta, tüm varlıklarını erkek çocuklar doğurmayı ya da erkek çocuklar doğurması için kız çocuklar doğurmayı amaçlayarak sürdürmektedirler. Kadın olduklarını belli edecek en ufak  bir detayı bile yok etmek isteyen erkek egemen güç yüzünden tek bir kıyafet, kazınmış saçlar ile hayatlarına kendilerine ait, çevresi kapatılmış, hapishaneyi andıran alanlarda devam etmekte, on altı yaşından büyük her erkeğe "hizmet etmek" zorunluluğunda olarak yaşamakta, doğurdukları erkek çocukları on sekiz ayı geçtikten sonra onlardan alınmaktadır. Zira bir çocuğun, bir erkek çocuğunun bir kadın tarafından yetiştirilmesi hakaret olarak görülmektedir.

Değiştirilen tarihle, yok edilen tarihi eserlerle, yakılan kitaplarla artık Hitler'in "varlığının" yedi yüzüncü yılında görevi yüzünden bir kaç kelime bilen Naziler (Almanya ile sınırlı düşünmeyin zira İngiltere de dahil dünya artık Naziler'in kontrolündedir ve Hıristiyan olmayan ya da Japon olmayan herkes Nazi'dir) haricinde okuma yazma bilinmemektedir. Yazılı kaynakların olmadığı dünyada, kitaplara ise elbette yer yoktur.

Bir İngiliz, bir Nazi ve bir Şövalye'nin etrafında dönen hikayede, tarihi gerçeklerin korunması ve gerçeği bilmenin ağır yüküne rağmen gerçeğin sonsuza dek saklanabilmesi için harcanan çabaya tanık oluyoruz. Gerçeği anlatan tek kaynak olan bir kitap ve kadının Hitler zamanındaki gerçek konumunu gözler önüne seren bir fotoğraf ile hikayedeki kırılma noktalarından biri yaşanıyor. Adeta Thor yerine konulan, "infilak ederek var olan" Hitler'in kitapta belirtildiği üzere yanlış bir fiziksel tasvirinin, yedi yüz yıldır devam eden hükümdarlıklarında Naziler için nasıl da güdüleyici bir etken olduğunu görüyoruz. Yalanlar, bozulan anlatılar, yazılı bir tarihin olmamasından kaynaklanan çarpıklıklar ve baştan beri hastalıklı olan bir düşüncenin insanları yutmasının ve dünyayı sürüklediği, kadını yok ettiği ve mantığı erittiği bir dünyanın tasviri için, Swastika Geceleri okunmalı. 

3 yorum:

Gül Akça dedi ki...

Bu kitabı bende okumayı düşünüyorum. bir yandan da sinirim bozulacakmış gibi düşünüyorum. bakalım bakalım:))

Kareler Ve Sayfalar dedi ki...

@Gül Akça: Kesinlikle okumanızı tavsiye edebilirim =)

Gül Akça dedi ki...

tamam o zaman... zaten diğerlerini de okuduğum için bu eksik kalsa olmazdı:)