1 Mayıs 2013 Çarşamba

Robert A. Heinlein "Uzay Elbisemle Yolculuğa Hazırım"

Uzay Elbisemle Yolculuğa Hazırım gibi süper bir ismi olan bu kitap vesilesiyle ilk kez Robert A. Heinlein okumuş oldum. Yine bu kitap sayesinde, yazarın diğer kitaplarını da edinmeye karar verdim.

Bir şekilde Ay’a gitmeyi kafasına koyan lise son sınıf öğrencisi Kip, en sonunda bir sabun firmasının açtığı, marka için bir başlık bulmanın gerektiği yarışmaya binlerce başlık yazıp göndererek katılır. Zira ödül büyüktür; seçilen başlığı sahibi Ay’a gönderilecektir. Ancak şans ve şanssızlığın aynı anda gerçekleşmesi sebebiyle Kip’in Ay’a gitme şansı kaçar; onun yerine, kendisinin bir süre sonra Oscar adı ile anacağı ve bazen karşılıklı konuşmalara (!) gireceği uzay elbisesi kendisine gönderilir.

Oscar’ın kitapçığından ve ortalama bir liseliden daha fazla şey biliyor olmasından, uzay ve uzayla ilgili şeylere duyduğu ilgiden olsa gerek, Kip Oscar’la zaman geçirmeye başlar. Onu tamir eder, şurası şöyle, burasını böyle yapar, anlar, kullanımını çözer vs... Ve bir gün, erken kalktığı bir sabah Oscar’ı giyerek yürüyüşe çıkar. Oscar içindeki radyodan yaptığı tesadüfi çağırlara beklenmedik bir cevap alır ve tepesinde bir uzay mekiği dikilir.

Devamı ise, önce Ay’a, ardından Satürn’e, oradan Vega 5 adlı bir gezegene kadar sürecek bir yolculuktur.

Merakı ve her şeye atlaması yüzünden Ay’daki yolculuğunu bir tür uzay korsanı olan ve “Solucansuratlılar” olarak kitapta kendine yer edinen yaratıklar tarafından kaçırılan 11 yaşındaki Pewee ve aslında bir polis olan “Anaç Şey” ile uzaydaki yolculukları boyunca kelimenin tam anlamıyla maceradan maceraya koşarlar. Sürekli bir kovalama ve kaçış halindedirler.

Tüm bu hikaye boyunca ise öne çıkan noktaların başında teknik konulardaki, özellikle astronomik konulardaki detaylı bilgileri es geçmek olmaz. Yazarın detayları okuyucuya vererek bilimkurgunun yarattığı uzaklık hissini bir temelde sunmaya ve okuyana bunu bir mantık bağlamında anlatmaya çalışması olarak yorumladım biraz bunu. İnsanın okuduğu konuya yabancılık çekmesine bir son vermek ve evrensel bilgileri ileterek olan biten ve okuyan arasındaki mesafeyi azaltma çabası olarak düşündüm. Tabi bunları hikaye içinde öylesine yedirmiş biçimdeki, elbette bir dipnot havası yok. Ancak bazı satırlarda gerçekten bir şey anlamadığımı itiraf etmeliyim. Belki çoğu çocuk gibi küçükken astronot olmak isteyen, ilerleyen zamanlarda bunun devamını getirip astronomi okumak isteyen ben bile aradan geçen zaman içinde beynimin sanki erimiş olduğunun kanıtı gibi, bazı satırlarda tek bir kelime bile anlamadım.

Bir uzay elbisesi hakkında, özellikle kullanımı konusunda o kadar detay var ki, siz de sanki Oscar’ı giymiş gibi hissediyorsunuz ve bir süre sonra neyin nerede olduğu konusunda siz de bilgi sahibi oluyorsunuz.

Güzel bir bilimkurgu izlemenin keyfine benzer bir okuma keyfi sunan Uzay Elbisemle Yolculuğa Hazırım, sonunda bir “yargılamaya” götürüyor okuyucuyu ve burada insan ırkının ne denli zararlı olup olmadığına dair bir sorgulama yapılıyor. Kendi ırkından, kendi soyundan olana karşı sergilediği tavrın bir özeti sunulduğunda, uzayda yaşayan diğer ırklarında ne kadar tehdit altında olabileceğine dair sorgulamalara varan bir “tehdit” tablosu çizecek kadar tehlikeli görünüyor. Yazarın burada insanlığın sonunun kendi elinden gelebileceğine dair (ya da geleceğine dair) böyle bir çıkarımda bulunduğunu düşünüyorum.

Bir gün içinde bitirebileceğiniz, sürükleyici bir kitap. Hatta sevimli geldi bana. 

Son olarak bir not; kitapta geçen zaman, yani Dünya süresi ile geçen zaman, aslında bir gün içindeki bir kaç saat. Ve olayların geçtiği günde tarih 1 Mayıs'ı gösteriyor. Bu da tesadüfen benim kitabı okuduğum tarihle aynı güne denk geliyor. Böyle bir küçük detay var, eklemek istedim.


Hiç yorum yok: