20 Kasım 2014 Perşembe

Bertrand Russell "Etik, Toplum, Siyaset"

Bertrand Russell'ın en göze çarpan özelliği, belirli kitaplarının gerçekten herkese hitap ediyor oluşu. Bence onlu yaşların başından ölene dek Russell okunabilir. Aynı kitapları dönüp dönüp de okuyabilirsiniz ya da altını çizdiğiniz satırları arada açıp şöyle bir göz atabilirsiniz. Elinizin altında her zaman toplum, kültür, vicdan, insan gibi kavramlar hakkında rahatlıkla okunabilecek bir kaynak olarak kalacaktır daima Russell'ın kitapları.

Etik, Toplum, Siyaset adlı eserinde Russell geçmişten başlayan ve doğal olarak kitabın yazıldığı dönemin güncelliğinde son bulan, geleceğe dair çıkarımlarını paylaştığı bir çok yazıyla, birbiriyle ilintili konuları işliyor.

Etik inancın oluşumundan itibaren etik kavramı üzerine sorgulamalar yapan yazar, tarih boyunca toplumlar üzerinde yön verici, cezalandırıcı, caydırıcı etkisi bulunan etik kavramının kaynaklarını siyasi ve dini-ahlaki olarak tanımlıyor. Tabulardan doğan ilkel ahlak ile yasaklanan eylemin gerçekleşmesi durumunda yaşanacak yadırganmayı - kötülenmeyi caydırıcı bir şekilde içinde barındırdığı için, yaptırım gücü de olacaktır, sonucunu çıkarabiliriz. Mesela şöyle; size doğru gelen bir eylemin, toplumda kabul görmeyeceğini bildiğiniz için bu eylemi gerçekleştirmezsiniz. Ancak bu eylem sizin için, sizin beyninizde yine de "doğrudur". Bireysel doğrularınızdan, çıkarımlarınızdan bağımsız olarak sizi bir eylemi yapmaktan alıkoyan şey ise - e size doğru geldiğine göre - aslında mantık olarak size "doğru olmayan" olarak görünmeyecektir; ama yine de siz o eylemi yapmayacaksınız. Benim bu anlatımım azıcık karışmış gibi görünse de, kendi hayatınızdan bir çok minik örnekte dahi Russell'ın bahsettiği etik inanca dair bu durumu bulabileceğinizden eminim.

Otorite kavramını da metin içinde sorgulanıyor. Dünyevi otoritenin mutlaklığının aslında tabansız olduğunu, kalıcılığının garantisinin olmadığını öne sürüyor Russell. Fakat bireyin bir otoriteyi tanımasının ancak vicdani bir onay ardından gerçekleşebileceğini söylüyor. Yani sizin vicdanınıza, etik anlayışınıza uymak "koşulu ile" dünyevi bir iradenin üzerinizde otorite kurmasına izin verebilirsiniz. Ya da göz yumabilirsiniz.

Ahlak kuralları üzerine olan bölümde ise karşımıza aslında ahlaken doğruluğun ya da yanlışlığın asla ispatlanamayacağı savını getiriyor yazar. Ayrıca ahlak kavramını iki farklı yönden açıklıyor; birincisinde birey için ahlak Tanrı'ya itaat iken; diğerinde ahlak, toplumdaki etik kuralların bireyce uygulanması/kabullenmesi olarak sunuluyor.

Doğru ve yanlış kavramlarının genel-geçer bir zemini sağlanamadığından bu kavramlardan "doğru"nun etiğin temeli olarak öne sürülemeyeceğini belirten yazar, bu imkansızlığın toplumlar arasındaki doğru - yanlışa atfedilen şeylerin çeşitliliğinden - farklılığından kaynaklandığını söylüyor. Şöyle bir düşünürseniz; anne babanızdan tutun da iş yerindeki arkadaşlarınıza kadar etrafınızdaki çoğu insanda sizin için doğru olmayan çoğu davranış, alışkanlık vs. görebilirsiniz. Kaldı ki binlerce kültürün barındığı bir gezegende elbette doğru ve yanlış kavramlarını "etik" ve "etik olmayan" davranışları tanımlamada kullanamadığımıza şaşmamak lazım.

Günah duygusunun sebepleri konusunda fikirlerini öne süren yazar, günah duygusunun illaki de Tanrısal olması gerekmediğini belirtiyor. Ebeveynlerden gelen onaylanma hissinin de (doğal olarak onaylanmama korkusunun da) günah fikrinin oluşmasında etken olabileceğini vurguluyor.

Öngörü konusunda ise özellikle değinmek istediğim bir kaç sayfa var; yazar öngörünün insanı hayvandan ayıran en büyük özellik olduğunu belirtiyor. Ancak verdiği örneklerde de görebileceğimiz üzere öngörü aynı zamanda bireyin hayatında ağır bir yer kaplayarak çoğu zaman içgüdülerini geri plana atmasına sebep olacak kadar bireyi körelten bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Kısaca şöyle açıklayım; öngörüsü yüzünden gelecek için plan yapan bir genç önce en güzel yaşlarını üniversiteye hazırlanmakla geçirir; ardından iyi yaşayabilme şansı için delicesine çalışır; ailesi olduğunda çocuğunun geleceği için kendisini paralar ve sonunda... Aşırı ihtiyatlı olmanın sonunda; kendisinden geriye bir şey kalmaz. (Bu örnek kitapta vardı, kısaltıp, bir kaç ekleme yaptım diyebilirim.)

Okuması kolay, kolay anlaşılır ve verdiği örneklerle yer yer insanı okuduklarına inanamayacağı bir hale sokan, güzel bir kitap. 

Hiç yorum yok: