23 Kasım 2014 Pazar

Claude Levi-Strauss "Mit ve Anlam"

Bu kitabı bu kadar geç okumuş olmaktan hiç mutlu değilim, aylar boyunca alınacaklar listesindeki yığınla kitap adının arasında adı resmen saklı kaldığı için, ancak az önce okuyabildim kitabı. Okumaya başladıktan kısa bir süre sonra da bitti zira uzun bir metin değil ve kolay anlaşılır bir tonda, çevirinin de başarısıyla ilerliyor.

Kitabın girişinde okuru Levi-Strauss'un hayatı ve düşüncelerine dair bir bölüm bekliyor. Ardından ise 1977 yılının Aralık ayında bir radyoda yayınlanan söyleşilerinden bölümlerle Levi-Strauss'un çeşitli konulardaki fikir ve yorumları okuyucuya sunuluyor.

Mit ve bilimin ele alındığı ilk bölümde bilimin sonsuz araştırmaya olanak vermesi ve her yeni verinin, bir başka soruya sebep olarak yeni bir veriyi elde etmek amacıyla başka araştırmalara da yönlendireceği vurgusunu bölüm sonunda açıkça ortaya koyuyor Levi-Strauss. Bunun da, yani bilimin tüm çabalarının da aslında hiç bir zaman tüm sorulara cevap bulamayacağı sonucuna ulaştırdığını görülüyor.

İlkellik ve uygarlık arasındaki sınırı yazının varlığı ve yokluğu şeklinde temellendiren Levi-Strauss, "uygar" insana sert eleştirilerde bulunuyor. Uygar dünyada yaşayan insanın doğa üzerinde hakimiyet kurma gücü daha fazla olduğu halde, sırf ihtiyacını hissetmediği -burada hazıra konmaya alıştığı, desem sanırım abartı olmaz- acı gerçeği yüzünden kapasitesinin altında çalıştırdığı bir zihinle hayatını harcadığı, gibi bir çıkarım yapmaya yönlendiriyor okuru. Aslında bunu bir cümlesinde oldukça açık da ifade ediyor kitapta. Bu rahat alışmış toplum yüzünden de gerçek bir kültür olgusunun gittikçe yittiğini, çünkü aşırı derecede bir iletişim fırtınasının estiği bu dünyada kültürün kendisine oluşabilmesi için bir gedik bulabileceği "eksik iletişim koşullarını" bulamadığını belirtiyor. Hiçbir eksiğin hissedilmediği bu toplumda, bireyin tüketiciden öteye gidemeyen varlığını da eleştiriyor. Ulaşılabilir konumda olan her kültürü tüketmeye hazır olan toplumun, üretim namına hiçbir şey yapmıyor oluşunun altını çiziyor.

Tavşan dudaklı bireylerin, ikizlerin ve doğumda önce bacakları çıkan insanlar üzerine kurulan mitin detaylı çözümlemesini ayrı bir bölümde ele alıyor. Ki burada kültürlerarası mesafeye rağmen küçük farklılıklarla bile yaşamını sürdüren ve günümüze de ulaşabilen mitlerin yorumlamasını yapıyor, bağlarını ortaya koyuyor.

Tarihin nerede başladığı ve bu geçmişi mitten ne zaman devraldığı bölümün ardından ise müzik ve mitin birlikte irdelendiği son kısım geliyor. Mitin akışı ve içeriğini, müzikal terimler aracılığıyla anlatma çabasında olan ve girişimlerinden küçük anılarla okura durumu "izah eden" Levi-Strauss, müziğin ve mitin ortak noktalarını okura sunuyor.

Hiç yorum yok: