15 Kasım 2014 Cumartesi

Heidi Hartmann "Marksizm ve Feminizmin Mutsuz Evliliği"

Feminizm denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Heidi Hartmann'ın, Amy Bridges ile birlikte kaleme aldığı ve ilk versiyonu 1975 yılında yayınlanan Marksizm Ve Feminizm'in Mutsuz Evliliği adlı makale, Agora Kitaplığı'nın kadın çalışmaları üzerine dilimize kazandırdığı eserlerden biri.

Makalenin başında yazar tarafından yapılan - hayli yerinde olduğu muhakkak olan - bir benzetme ile Hartmann'ın görüşlerini okumaya başlıyoruz. Bu benzetme, şöyle bir benzetme: Marksizm ve feminizmin evliliğini, tıpkı İngiliz yasalarınca yapılan evlilik tanımına benzetiyor; Marksizm ve feminizm tek bir şeydir ve o tek şey de Marksizm'dir. ( İngiliz yasalarında durum özetle şu şekilde(ymiş); karıyla koca birdir, o bir de kocadır.)

Marksist kuram içinde kadının ele alınışındaki sorunlar üzerinden anlatımına başlayan Hartmann, Marksist ideoloji içindeki kadın sorununu irdeliyor. Marx'ın tanımladığı "yabancılaşma" belki okurken sizin aklınıza da gelir ki bu da kendi fikrimi belirtmek gerekirse aslında ne Marksizm'in tek başına aşabileceği ne de feminist ideolojinin kendi çabasıyla yenebileceği bir durum. (Tabi burada gönül ister ki bir reklam yazarı eskisi olarak büyük çelişkiler içinde çalıştığım halde bir zamanlar parçası olduğum kapitalizm hakkında daha fazla yazabileyim ve size bu yabancılaşmanın sonuçlarını yaşadığım ya da gözlemlediğim örneklerle açıklayayım, ancak Heidi Hartmann'ın bu güzel eseri hakkındaki yazıda daha fazla laf kalabalığı yapmak istemiyorum.)

Marksist kuramda kadının ele alınış biçiminin üretim süreci içinde, sınırlanmış bir şekilde ele alınmasını bir eksik olarak nitelendiren Hartmann bu durumu şöyle vurguluyor; "kadınları işçi sınıfının bir kesimi olarak tanımlayarak, kadınların erkeklerle ilişkisini, işçilerin sermayeyle ilişkisi kapsamında sınıflandırır."

Engels'in Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adlı büyük eserinde kadın konusunu ele alışına da değinen yazar, Engels'in kadın kurtuluşu için işgücü içinde yer almaları gerektiğini belirtmesinin toplumsal sınıf farklılıklarını, cinsiyet farklılıklarını ve eşitsizliği ortadan kaldıracak bir şekilde sunması üzerinde özellikle duruyor. (Burada yine kendi yorumumu katmak istiyorum: Kadın üretim süreci içinde eşitlikten "nasbini" yalnızca kadın kimliğini yitirerek ve işgücünün bir parçası olarak alacaksa... Yine Marx'ın yabancılaşması.)

Özel mülkiyetin ve sermayenin kadınların ezilmeye başlamalarının temel noktası olarak gören ilk Marksist'lerin görüşlerine yer veren Hartmann, Eli Zaretsky'nin ortaya attığı görüşe de yer vererek okuyucu için biraz sorgulama fırsatı tanıyor: Kapitalist toplumlara mal edilen ataerkilliğin ve cinsiyet ayrımcılığının (kadının ezilmesi vurgusu burada da var elbette) aslında kapitalizmden öce ortaya çıktığı görüşü.

Marksizm ve feminizmin birbirlerini tamamlayarak bir araya gelebilmesi için detaylı analizlere makalede yer veren yazar, Shulamitn Firestone'un Marksizm ve feminizm arasında bir köprü kurma yönündeki girişimlerine de değiniyor.

Radikal feminizm ve ataerkillik üzerine yazılmış bir bölümle devam eden eserde radikal feminizm artıları ve eksileri ele alınırken, erkeklerin kadınların emek gücü üzerindeki denetimlerinden gelen patriyarka hakkında radikal feministlerin görüşleri okuyucu ile paylaşılıyor. Patriyarkanın hiyerarşik düzende işleyiş içindeki konumu irdelenirken, ücret farklılıkları üzerinden kadın ve erkeğin emek gücünün maddi karşılığı üzerindeki adaletsizliğe de vurgu yapılıyor.

Kadın ve erkeğin kapitalist sisteme karşı vermesi gereken mücadeleyi kadın ve erkek arasındaki herhangi bir çelişkiden daha öncelikli bir sorun olarak gören Hartmann, cinsiyet çelişkisinin sınıf dayanışmasının önüne geçmemesi yönünde yaptığı öneri ve vurguyla beraber metnin son satırlarına imzasını atıyor.

Marksizm ve/veya kadın konusuyla ilgilenenler, sınıflaşma, toplumsal cinsiyet gibi konularla ilgilenenler ve elbette kapitalizm hakkında okumalar yapmak isteyenler için güzel bir makale.

Hiç yorum yok: